Bunu yapmıyorsa hem seçimlerde vermiş olduğu sözünü tutmadığı gibi, demokratlığına ilişkin olarakta şüpheler uyandırması elbette ki doğaldır.

Demokratik bir anayasanın yapılması dışarıdaki görünümümüzü de pozitif açıdan değiştirecektir. Türkiye’nin yelkenine inanılmaz bir hava verecektir. Bu durum gerek hükümeti gerekse Türkiye Cumhuriyeti devletini inanılmaz ufuklara yelken açtıracaktır. 

Nasıl değerlendirirsek değerlendirelim, son yirmi günlük olaylar Türkiye dışından görülmek istendiği gibi algılandı, yani kısmen yanlış olsa da, olumsuz bir tablo çizilerek polisin şiddeti kasıtlı olarak gündeme getirildi ve olumsuz bir hava oluşturuldu.

Ne yaparsak yapalım, batı toplumu polisin şiddet kullanarak gösterileri bastırdığına ilişkin görüntüleri gördükten sonra, bu durum bir ön yargı oluşturuyor. Ne söyleseniz de önünüze bu görüntüleri getirip koyuyorlar.

Bu ön yargıyı nasıl kırabiliriz?

Bunu ancak daha çok demokratik düzenlemeler getirerek aşabiliriz. Özgürlükleri daha da genişleterek bu yönde kanunlarımızda düzenlemelere giderek, en önemlisi de demokratik bir anayasa yaparak ve bunu batılıların gözüne sokarak aşabiliriz.

Şunun yanlış bir yöntem olduğu kanaatindeyim; “aynı durum, İngiltere’de de oluyor, polis Yunanistan’da şiddet uyguluyor, Almanya’da daha kötüsü yapılıyor” demek, sizin niyetiniz karşılaştırma yapmak olsa da, burada şiddeti benimsediğiniz anlamı çıkarılabilir. Gerek içte gerekse dışta nitekim bu şekilde anlaşılmaktadır.

Böyle bir karşılaştırma yapmaktansa, denilse ki, şiddeti kim, nerede, nasıl uyguluyorsa uygulasın biz bunun karşısındayız, bu söylem daha demokratik olmaz mı? Daha insani olmaz mı? Daha vicdani olmaz mı?

En demokratik ülke bile yanlışlık yapabilir, yapıyorlar. Onların yanlışını onlarda yanlış yapıyorlar niye görmüyorsunuz demektense, böyle bir muameleyi ben memleketimde kesinlikle görmek istemiyorum ve memleketime yakıştırmıyorum demek, daha doğru, suhuletli ve barışçıl bir yöntem değil midir?

Kaldı ki, sui emsal emsal olmaz diye bir genel kural var. Burada onlarda yanlış yapıyorlar demenin içinde zimni olarak bende yanlış yapıyorum zaten gizlidir.

Birde şunu özellikle vurgulamak istiyorum, silahlı gücü, polis veya jandarmayı devamlı övmek ve kollamak ve bu yönde bir tutum sergilemek (haklı olunsa bile) ön yargılı olanların sadece ön yargısını artırır ve onlarda tedirginlik meydana getirir. Çünkü hükümet sadece silahlı gücün, hükümeti değil oy versin vermesin tüm vatandaşların, hatta hata yapan, kanunu ihlal edenlerinde hükümetidir. Yanlış yapanın cezasını verelim, ancak kanundaki cezasını verelim fazlasını yapıyorsak, yapanlara göz yumuyorsak, o zaman haksızlık yapmış olmaz mıyız?

İşte tam bu ortamda birisi (Radikal gazetesinin haberine göre) üç gencin Antalya’da ki gösterilerde polisten kaçıpta bir otogara saklandıklarında, polisin bunların peşinden gelip, yakalayıp kız öğrenciyi dışarı çıkarıp, genç erkek öğrencileri coplamalarını, haksız muamele yapmalarını, nasıl izah edeceksiniz. Burada hakkı ihlal edilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hakkını kim koruyacak ve kim sahip çıkacak? İşte bu olay, sözde demokrat ve gerçek demokratları ortaya çıkarmak açısından bir turnusol görevi görmektedir, demokratlığın sınandığı durumlardır. Hükümetin her ortamda bu olaydaki yanlışlığı ortaya koyması ve bunun üzerine gitmesi gerekir. Bu anlamda kendisine oy versin vermesin vatandaşının hakkı ihlal edildiği için yeri-gökü inletmesi ve celallenmesi onu yüceltecektir.

Yani silahlı güç, tüm vatandaşları içte ve dışta koruması için ihdas edilmiş devletin bir birimidir. Devletin silahlı güçleri koruması, kollaması ve övmesi demokratik devletlerde pek görülen bir durum değildir, zaten buna ihtiyaçta yoktur. Demokratik olan, devletin gücü karşısında vatandaşının kılına bile zarar gelmemesini sağlamaktır. Çünkü zayıf olan ve korunması gereken vatandaştır.