BU LANETLİK ZEBANİLER!...

Seçim bitti ama ardından iddialar, iddialar, iddialar, akıllara ziyan belgeler bıraktı. Özellikle Büyükşehir cenahında alınan yüzde 31’lik oran hiç hoş bir tat vermezken yatırımların büyük oranının yapıldığı Kayapınar bölgesi ise kabak tadı verdi resmen. Tabi vekil ve bakanların köylerinden, ilçelerinden, yakınlarının yoğunluklu yaşadıkları sandıklarda, kendi binalarından söz etmek bile istemiyordum. Zira ortaya çıkan seçmen belgeleri ihanetin faturasının büyüklüğünü ortaya koyuyor.

Tabi bu oranlar kendiliğinden oluşan oranlar değil, tam aksine Ak parti içindeki BİRİLERİNİN bilinçli ve sistematik olarak yaptığı şeylerdir. Tabi sis dağılıp herşeycikler ortaya çıkınca nedenleri ve nasılları da gün yüzüne çıkmaya başladı, zira gerçeklerin ortaya çıkma gibi çok pis huyları vardır.

Bir diğer önemli konu ise ağır İDDİALARIN vücut bulması. Mesela Cigerhun kültür merkezi ile ilgili servis edilen fotolardaki içler acısı son halleri, mesela gazete manşetlerine konu olan Kayapınar spor kompleksinde yaşandığı iddia edilen mevzular ve yine mesela bazı alanların varlıklarını ışık hızı ile vakıf ve bazı STK’lara devrettikleri yönündeki iddialar.

Bu manzaralar karşısında NELER OLUYOR BÖYLE! dememek mümkün mü? Birileri düğme, ilik, taş, gedik, dava deyip ihanet edip kamuoyunun yaralarını mı kaşımaya çalışıyor yoksa kışkırtıcılık mı yapıyor diye düşünmemek mümkün değil.

Daha önceki yazılarımda ak parti içindeki ihanetçi tayfanın gemiyi batırmaya çalıştıklarını, en çokta dava diye nara atanların baltayı en baş eline aldığını bağıra, çağıra, haykıra, haykıra dile getirmiştim. En çokta hainlerin gemiyi batırmak adına yelken direklerini hedef aldıklarını ifade etmiştim sayısız kereler. Tabi bu farelerin yaptıkları sadece gemiyi batırmaya çalışmakla kalmayıp gemiyi kurtarması muhtemel tayfayı da gemiden soğutmaya, kaptanına karşı düşmanlaştırmaya, olmadı kaptanın gözünde onları hain ilan etmeye yönelik iftira, dışlama, işten attırma, mobing, tehdit ve daha birçok icraatlarının olduğunu da vurgulamamda yarar var. Mesela SKM’lerin basına koydukları mesafe, uygulanan mobin lehte değil aleyhte gerçekleştirilen girişimler bunun bariz kanıtlarından biri değil mi?

Bu ihanetçiler Belediyeler başta olmak üzere birçok alana yayılırken sanki tarafgirmiş gibi davranıp ana, avrat söven tiplerdi aslında. Bu lanetlik zebanilerin yaptıkları ahenk bozucu eylemleridir aslında seçimin sonucunu etkileyen. Gazetecilere afra, vatandaşa tafra, seçmene görünmezmiş gibi muamele eden bu profesyonel kaşarların tek merkezden talimat almadıklarını söylemek saftiriklik değimlidir? Aslına bakarsanız Diyarbakır’da sandıktan çıkan oranlar reyler değil onları o noktaya eviren sözde DAVA ehillerinin bile, bile lades deyip gerçekleştirdikleri ihanet kokan girişimleridir.

Seçmen böyle karar verdi diyelim demesine de seçimden sonra Cigerhun kültür merkezi dahil olmak üzere birçok mekanın son hali hayli içler açısı, sanki yağma yemiş gibi. Sebebi ne bilmiyorum ama birileri bunu yaparken kesinlikle kamuoyunun aşırı tepki vermesi için kışkırtıcılık yapmış gibi bir hisse kapıldım resmen. Bu neyin nesi, neyin mesajı diye sormamak elde değil.

Birde duydum ki Ak Parti içindeki AKP'liler beni Muhalif ilan etmişler. Tarafgirlerinize, DAVAYA ihanet edenleri el üstünde tutarak ev, iş, araba ve para sahibi yapışınızı utançla izliyorum. AKP içine sızan Ak partililer gibiyiz. İşsiz, evsiz ve savrulmuş. İnanmayanlara özel listelerimiz de var aslında, millete hitap eder gibi görüneceksiniz, yakınlarınızı, yavuklularınızı ihya edeceksiniz ve sandığa gitmeye üşenecekler, ardından insanlar sizin yüzünüzden damgalanacak Ve gittiğiniz her yerde kahraman gibi karşılanacaksınız. Bir tek tişörtünüzün üstünde HERO yazmıyor, topunuz ikiz kardeş gibisiniz.

Davalarını üç parça akçeye, işkura, uçkura feda eden hainler, ihaleleri parçalayan sırtlanlar, işe başlamadan önce sinen işe girince de haykırmaya başlayan kahramanlar ve müttefiklerinden kurtulmak gerek artık. Biz olsak da olmasak da bu güneş doğacak ve batacak, sonuç hesap vereceğimiz gerçek makamda, makam sahibine ulaşacağız. Değermi bu kadar riyakarlığa, iki yüzlülüğe ve yalancılığa.

Böyle ihanetçilere aslında Victor Hugo güzel bir sözle cevap vermiş ve demiş ki: “Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullan da dürüst olmayı dene.” Sizce de öyle değil mi?

Saygılarımla

Ahmet BEŞENK

YORUM EKLE