DalKurd Nihayet Üç Puanla Tanıştı

DalKurd yönetiminin yerinde olsam, bu galibiyete rağmen sezonun ilk yarısı bitinceye kadar, takımın defansif direncini arttırmak üzere, bütün çalışmaları, antrenman, maç ve diğer hazırlıkları, yetenek gerektirmeyen işlerde ustalaşıncaya kadar devam ettirirdim. Bütün vaktimi sağlam bir defansif kurgu yaratmak üzere harcardım. Takımı salt defansif yapılar üstünde yeniden inşa ederdim. Hücum girişim ve aksiyonları, maçın doğaçlama, o anlık kaderine terk ederdim. Defansin dizaynı bitmeden, hücum girişimleri için hiçbir şey yapmazdım.

Eğri oturup doğru konuşalım; hazlihazırda DalKurd oyun sisteminin hiçbir yapısı işlevsel değil. Ne defans, defansif bir zihniyetle oynuyor, ne orta saha, oyunun iki yönüne etki ve katkı yapabiliyor ve ne de hücum, rakip yarı sahada ne top tutabiliyor ne de kanatlardan gelen topları bilinçli bir hücum çeşitliliğine tabi tutabiliyor. Bu ne demektir? Bu şu demektir, takımın oynayabileceği bir sistem ve stratejisi maalesef henüz yok. Peki ne yapmak lazım? Elbette işe bir yerlerden başlamak lazım. İş başı yapılacak en iyi ve en doğru yer, lig başlamış olduğu için defansif oyundur.

Bütün takım, Defans, orta saha ve hücumun birlikte defans yaptığı bir oyundan söz ediyorum. Yanlış anlaşılmasın bu hiç hücum etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu durum ve düzen, herkesin öncelikle ve ivedilikle defansif pozisyon almaya ikna edilmesidir. Top ister DalKurd de ister Rakipte olsun, herkes önceliğin defans yapmakta olduğunu bilmelidir. Hücumlar kontratak yeme ihtimaline karşı çok dengeli biçimde tasarlanmalı ve topun kapıldığı yerde, bütün hücumcular ilk görevlerinin o topu yeniden kapmak olduğunu asla unutmamalıdırlar.

Defansif yapılanma esasen defans yapmak demek değildir. Defans yapmaya her zaman hazırlıklı olmak demektir. Takım, oyunun savunma görevlerini öncelediği için, bütün dikkatler, rakibin pozisyonlarına odaklanır.

Dörtlü defans tercihinde ısrar etmek lazım. Defansın önündeki üçlü de mutlaka, dörtlü defans ile yedili blok oluşturma görevini asla ihmal etmemelidir. Hem dörtlü defans hem de üçlü orta saha, daha sert daha agresif ve temaslı bir oyun alışkanlığı geliştirmelidir. Top rakibe geçtiğinde, mutlaka rakip ile bedensel temas kurulmalıdır. Rakibin topu kontrol etmesine hiç müsaade edilmemelidir. Her futbolcunun en zayıf olduğu an, topun kendisine atıldığı anda, henüz topu kontrol edemediği andır. İşte bu anlarda DalKurd, bir kartal gibi rakibini pençelemeyi ilk iş olarak önüne koymalıdır.

Alan daraltan, yıldıran presler yapan, bir kemik takım olmak zorundadır DalKurd. Defansın önündeki kanatlar her seferinde üç kişilik bir gurupla kapatılmalı, rakip çizgiye kadar inme fırsatını ele geçirmemelidir. Kanatları iyi kapatan bir DalKurd, rakip için oyunu içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürür.

Benim önerim şudur; DalKurd bu oyuncu grubu ile hiçbir transfer yapmadan bu oyunu oynayabilir. Bu oyunu oynayan DalKurd ne Ahmed Awad’a ne de Ferhat Ayaz’a ihtiyaç duymaz. Bu iki oyuncu, DalKurd’un sırtında yüktür. Bu iki oyuncu takımın dengesini bozup, her maçta takımı iki kişi eksik bırakıyor.

Üç puanla tanışmak çok önemliydi. Şimdi sıra çok koşan, çok pres yapan ve rakibe oynayacak alan bırakmayan bir takım inşa etmekte. Bunu yapmak mümkün.  İnanmayan beni davet etsin, ben bu yapılandırmaya nezaret ederim. Her bijî DalKurd.

YORUM EKLE