DAVA RUHU DİYE BEN BUNA DERİM…

 Gazetelerin sayfalarını aralarken Güneydoğu Güncel gazetesinin manşetine gözlerim takıldı. Gazetenin manşetinde ‘Sahibinden kelepir’ başlığını görünce devamını getirdim haberin. Anam, anam, anam ne filimler çevriliyor memlekette, tamda benim bir müddetten bu yana tarifini yaptığım bir senaryonun yaşam bulmuş hali. Pazılın parçalarının oturduğu bir tablo gibi. Nasıl mı? şimdi detaylandıracağım.

 

Birkaç dönemdir Dicle Üniversitesinden bir yetkilinin adı mevzu bahis değil, adı mevzu bahis olmayan bir siyasi partinin Diyarbakır il başkanlığını sürekli ziyaret etmesine, sıkı, fıkı diyaloglar kurmalarına anlam vermeye çalışıyordum. Tabi bir şeylerin varlığından şüpheleniyordum fakat ne olduğu yönünde kesin bilgim yoktu. Ta ki Sahibinden kelepir başlıklı haberi görünceye kadar. Şimdi flu olan görüntü netleşti. Hem de seçime birkaç gün kala.

 

Haberin içeriğinde Dicle Üniversitesi kampus alanı içersinde bulunan ve bayağı büyük bir alana sahip olan, onkoloji hastanesinin arkasındaki göletli restoranın 3 yıllığına aylık Bin 750 TL ye kiraya verildiğini öğrendik. Dicle Kent 75. te bir daire bu fiyata kiraya verilirken öylesine bir dükkan bile aylık 3 Bin TL nin altında kiraya verilmiyor. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın ofis semtinde bir binanın 200 metre karelik en üst katını kiralamak istedik bizden 2 Bin 500 TL bedel istediler, yanlış duymadınız en üst kat, ne gölü var, ne arazisi…

 

Gelin görün ki adı mevzubahis olmayan ve bir ilin İl Başkan yardımcısı olur iseniz bunlar olabiliyormuş. Şimdi diyecekler ki biz ihaleyi tüm yasal zemin üzerinde yaptık, illegal bir şey var ise mahkemeye başvurabilirsiniz. Doğru, yiyorsa insanlar başvurur, zira, karşılarında karma bir cemaat yapısı ile birlikte gücün adamı olunca biraz zor olur mahkemeye başvurmak. İl başkan yardımcısını arkanıza alacaksınız ve buyurun mahkemeye diyeceksiniz. Kim canına susamış be arkadaş. Haber yapıldı, yazıldı, çizildi. Zaten kendi başına, başlı başına bir ihbar niteliği taşıyor. Mahkeme size başvursun, zira basında çıkan haberler zaten ihbar kabul ediliyor. Birilerinin başvurmasına gerek yok anlayacağınız, adli merci kendi mekanizmasını işlettiğinde muamelenin suç olup olmadığı zaten ortaya çıkar.

 

Asıl ele alınması gereken iki temel konu var, kiraya verilen tesiste hikaye aslında. Birinci husus üniversite yönetimi, bu il Başkan yardımcısına KIYAK çekti mi? çekmiş ise ne zamandan beridir bu kıyaklar kimlere, hangi yöntemlerle çekiliyor? En önemli soru ise şu: ‘BU KIYAKLARIN ÇEKİLME AMACI NE?

 

Bilindiği üzere Ak Parti Milletvekili Cuma İçten’in sert çıkışının ardından üniversitede çok şey değişmişti. Genel Sekreterliğe Mustafa Tuna getirtilirken, Aytekin Sır rektör yardımcılığı görevinden istifa etmişti. Tam da bu çalkantılı döneme mi kıyak, ayak mevzuları denk geldi diye düşünmemek elde değil.

 

Herkesin dikkati şu anda 3 yıllığa 63 Bin TL ye verilen arazinin üstüne yoğunlaşmış durumda, konuya ilişkin çok sayıda şikayet aldım aslında. Üniversite yönetimi zaten bu mevzu ile ilgili haberin detaylarında cevap hakkını kullanmış. İhaleyi alan zatı muhteşem şahsiyette bunun yasal zemin üzerinden alındığını elbette beyan edecektir. Benim merak ettiğim iki husus var: 1. si burayı kiralayan arkadaş en az 2 veya 3 trilyon masraf yapacak ki bunun kayağı nereden, malvarlığının araştırılması bunu ortaya çıkartacak.2. si ise bağlı bulunduğu il başkanı bu konuya nasıl bir refleks verecek? Zira, bu yaşananlardan haberim yok derse resmen doğru söylemediği gibi, inancı gereği tüm ibadetlerini de hiçe saymış olacak. Ne yapacak, merak ediyorum. Çünkü kendilerine olayın akışını bildiren bazı dostları olmuştu.

 

Tüm bu gelişmeler ışığında adı mevzubahis olmayan siyasi partinin temsilcilerine soruyorum: “Bunca rezalet yaşanırken, siyasi partinizin başarısız olması için elinizden geleni yaptığınızın kanıtı ortada değil mi? Şimdi diyebilir misiniz ki yağmur yağarken kovamızı doldurmuyoruz?”

 

Dava ruhunu bazılarına az biraz tanımlayayım, anlamını unutmuşlar ise hatırlatma olur:

‘Dava adamının hayatının gayesi vardır. Gayesini yitirmiş insan yaşama nedenini de yitirmiş demektir. Çünkü gayesiz-hedefsiz olmak, kişiliksiz ve kimliksiz olmak demektir. Kimliğini kaybedenler bu dünyada hükümsüzdürler. Bu insanlar güneşi ceketinin astarında kaybedip, yakasına takmak için sahte rozetler arayan zavallı insanlardır.

Dava adamı şu hususu iyi bilir; iman insanın, insan ise imanın emanetidir. İman insansız bırakıldığında imana, insan imansız bırakıldığında insana ihanet edilmiş olur. Bundan dolayı dava adamı için en büyük ibadet insan kazanmaktır. İmanı bir insanın kalbine taşımak için çekmeyecekleri çile, katlanmayacakları sıkıntı, ödemeyecekleri bedel yoktur. Herkes para kazanmak için uğraşırken dava adamı insan kazanmak için uğraşır.’

 

Ünlü düşünür Bernard Shaw, sanki günümüzü düşünerek bu kelimeyi söylemiş: “Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.”

 

Tablo ortada, sizce ‘Sahibinden Kelepir’ kelimesi yeterli değilmidir, bence gerisi laftır!...

Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE