Gelen Bizi Öpüyor, Babamızı Soran Yok...

 GELEN BİZİ ÖPÜYOR, BABAMIZI SORAN YOK…

               Yazımın başlığı neden ‘Gelen Bizi Öpüyor? Neden babamızı soran yok’. Biraz ağır oldu gibi ama yazıyı sonuna kadar okursanız sanırım hak vereceksiniz.                

Bir müddetten beridir kentin sahipsiz hali, Diyarbakır halkının tepkisine neden olurken: “Soran, soruşturan kimse yok mu?” söylemi ile aslında bir tepkiyi, bir sahipsizliği dillendiriyor kent sakinleri.

               Bir gazeteci olarak vatandaş ile her iletişime geçişimizde bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz. Öyle ki bazen sadece hatır sormakla yetiniyoruz. Neticede sıkıntılarını veya sorunlarını anlatacakları mercilerin kayıtsızlığından şikayetçi genelde halk. Geçtiğimiz günlerde VODAFONE hattı alarak yakınları, sevdikleri ile iletişime geçmek isteyen bir vatandaş, reklamlara aldandığını belirterek: “Tünelde, suyun altında çeken VODAFONE nedense koca semtte, evimizin içinde bir türlü çekmiyor. Müşteri temsilcisine derdimizi anlatıyoruz, bizi dinlemiyorlar. BTK’ya şikayet ediyoruz, firmanın cevap yazısını bize gönderiyorlar araştırma yapmak yerine” diyerek serzenişte bulunuyor. Bir diğer vatandaş ise BEKO firmasından aldığı çamaşır makinasının daha 2. Haftasına arıza verdiğini, talebi üzerine makinanın değiştirildiğini fakat defolu bir ürün gönderildiğini dillendirdi. Bir başka vatandaş TURKCELL firmasının kendisinden cayma bedeli adı altında para tahsil ettiğini, bunu BTK’ya ilettiği halde hiçbir yasal çalışma başlatılmadığını aktardı. Zira cayma bedelinin alınmasının yasal olmadığı yine BTK tarafından 2011 yılının 9. Ayında deklere edilmişti. Yıl 2012’de ise vatandaşların faturasına bu bedel yansıtılıyordu. Peki, BTK kendisinin yaptığı uyarıya aldırış etmeyen kurumlar hakkında ne yaptı? Hiçbir şey. Yani BTK kendisi tükürdü, yine kendisi tükürdüğünü yaladı. Bir başka vatandaş yıllardan beridir evinin yanında uyuşturucu satıldığını, diğeri okullarda astronomik miktarlarda kayıt dışı para toplandığını, bir başkası minibüslerin serseriliklerini, bir diğeri okul içlerinde uyuşturucu satıldığını, gibi vs bir çok konularda şikayetlerini dile getiriyordu. Bu ve buna benzer binlerce sıkıntı, binlerce eziyet anlatıldıkça anlatılıyor. Her gelen vatandaş üzerinden pirim yapmaya çalışırken, vatandaşın sesine kulak verecek bir mekanizmanın olmayışı ise tezattın bir başka boyutunu gözler önüne seriyor. Peki, vatandaş gazetecileri neden çözüm olarak görüyor? İşte can alıcı soru bu olmakla birlikte can alıcı cevap ise  “MEDYA artık idareciler tarafından adam yerine konulmuyor” gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Bunun sebepleri elbette ki çok yönlüdür. İşin ehli olmayanların mesleği icra etmeye çalışması, bir çok bürokratın para hırsının ONURUNUN önünde gitmesi tarzından bir çok örnekler verilebilir.

Peki, medya neden ağırlığını koruyamıyor? Diye sorulacak olur ise halkın haber alma hakkını unutması, haber niteliği taşıyan mevzuları haber gibi görmemesi ve gizemi ifşa etmek yerine malumu ilan etme gayretini işaret edebiliriz.

Düşünsenize Dünya markası firmalar müşteri memnuniyetini bir tarafa itmiş, kendi keyfiyetlerinde, tıpkı son dönemlerde ve öncesinde Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan kaoslar, Sokaklarda yaşanan kapkaç, hırsızlık, uyuşturucu furyası, köstebek yuvasına dönen yollar, kulaklarını tıkayan bürokratlar gibi.  

Bunca şeyi anlattık, söyledik ve daha eklenebilecek milyon tane konu var. Hani deveye sormuşlar ‘Boynun niye eğri’ diye de, deve de cevap vermiş ‘Nerem doğru ki’ diye.

Toplum yaşamının temel direği olan birlikte yaşama felsefesi yerini benmerkezci, bireysel düşüncelere bırakırken elbette kurumlar da bu ben merkezli düşünceden nemalanmak için fırsatı kaçırmıyorlar.

Bunu da örneklendirelim isterseniz, hem de somut delillerle: Diyarbakır’ın Yenişehir semtinden ismini alan bu okul her bir öğrencisinden en az 200 lira alıyor. Bu okulun 2 bin 500 öğrencinin üzerinde bir mevcudu var. Totale vurulduğunda 1 Milyon lira (1 Trilyon) gibi bir rakam ortaya çıkıyor. Bu her yıl tekrarlanan manzara. Bunu Diyarbakır’ın sağır sultanları duyuyor ama İl Milli Eğitim yetkilileri bir türlü duymuyor. Gelin bunu siz manalandırın, siz bu açmazı çözümlendirin.

Yani mevzu şu: Kim kimi yakalarsa öpüyor. Bunun özeli, resmisi yok. Zihniyet böyle olduğu müddetçe de biz hep öpülen taraf, babası sorulmayan ama anası sıkça sorulanlar olmaya devam edeceğiz…

 

Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Arslan
Mehmet Arslan - 10 yıl Önce

bu köşe yazısının başlığını okuduğumda doğrsu bana çok itici gelmişti fakat içeriğini okuyunca hak vermemek elde değil. tebrik ediyorum üstat. kalemine, yüreğine sağlık