İHANET, YALAN, vs, vs…

 Nede olsa yalanın, ihanetin, iftiranın, alçaklığın revaçta olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

 Hatırladığınız üzere Diyarbakır kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği görevini bir dönem Muhammed Güzel Kurdoğlu yapıyordu. Kurdoğlu’nun görevden alınma gerekçesi ise fahiş fiyata kiraladığı araçların bedeli gerekçe gösterilmiş ve medyada servis edilen haberlerden sonra görevden alınmıştı.

 

Sizce şu andaki durum ile Kurdoğlu dönemindeki durum arasında nasıl bir fark var? Veya birilerinin talepleri mi karşılandı da artık bu işin üzerine gidilmez oldu diye düşünmemek elde değil. Kim neye karşılık, kim, kiminle, nerede, nasıl soruları akıllarda kalmaz mı?

 

Ne oldu da bir anda hastaneler ile ilgili bu kadar kıyameti koparacak haberler medyada yer almaya başladı veya bu yaşananları koca şehirde hiçbir gazeteci bilmezken pat diye ulusalın gündemine düştü. Hoş gerçek haberler ise peşinin bırakılmaması gerektiğinin altını çizmek isterim. Ya da birileri bir ay önce Diyarbakır Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Murat Kanğnın ile makamında kavga etti mi veya neden ettilerin irdelenmesi gerekiyor gibi gereklilikleri de ardı sıra getiriyor.

 

Benim en çok merak ettiğim konu aslında bu işin ardında kimlerin olduğu yönündeki gerçeklik. Sis perdesinin puslu havalarının içine sinen sinsi çakallar var mı? Varsa bunlar kimleri nasıl kullanıyor veya ortaklıkları nedir diye sorgulamadan edemiyorum.

 

Eminim ki biraz bu işi kurcalarsak birilerinin birilerinden bir şeyler istediği ortaya çıkacaktır ya da birileri birilerini bir yerlere zaten çoktan yerleştirmiş olabilir mi?

 

Bence artık Diyarbakır Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Murat Kanğın’ın çıkıp iddiaları yanıtlaması, var ise kendinden bir şeyler talep edenleri deşifre etmesi gerektiğine inanıyorum. Veya yerine getirdiği talepler var ise onları da ortaya dökmesi gerekiyor. Bu iddiaların altı dolu ise o yapmaz ise belki bu kez Diyarbakır’dan bazı gazeteciler karşılık beklemeden bir şeyler yazıp çizerler.

 

Ben birçok şeyi irdeleyen, araştıran bir gazeteci olarak her hangi bir kamu, kurum veya kuruluşunda çalışmadığım için son derece memnunum. Kim bilir hakkımızda söylenmeyen şey kalmazdı. Baksanıza; az, biraz Dicle Üniversitesinin üzerine gittik, adamlar heyet oluşturup bizi şikayet etmedikleri yer bırakmamışlar. Nerdeyse üyesi olduğum cemiyetten bile atılacaktım ALLAH’tan Mehmet Dalğıç abim ayık mevzulara, tongaya takoz koydu, bunu da araştırıyorum tabi ki. Her taşın altından bir yapının çıkmasına alıştığımız için bu uğraşıların altından da bir yapı çıkar ise şaşırmam icabında ki bir şeyler kıyısından, köşesinden göründü gibi. Kara göründü yani, yada takke düştü kel göründü.

 

Nede olsa dönem kirli ortaklık, sinsilik ve plancılık dönemi. Her başını secdeye koyana Müslüman diyemiyorum maalesef, özellikle de kirli ilişkileri su yüzüne çıkmış, mesleki etik, iş ahlakı dibine kadar vurdurmuş ama bu zırvalıkları dilinden düşürmeyen zatlaradır sözüm.

 

Bu, şuna benziyor: İşin gizemi ifşa etmek iken malumu değiştirerek kamuoyuna sunmak gibi. Yani sigortasız eleman çalıştırmak yasadışı diyeceksin ama sen sigortasız eleman çalıştıracaksın gibi. Yani saman altından su yürüteceksin, aba altından sopa göstereceksin sonrada zeytinyağı gibi su yüzüne çıkacaksın. Yok artık böyle yağma, at terli artık…

 Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE