KAÇ KERE ÖLÜR İNSAN?

              HDP’nin 5 Haziran tarihinde gerçekleştirdiği miting sırasında patlayan bomba, bölgede yeni bir dönemin başlaması için basılan düğmeydi adeta. Yaşanan stresli seçim sonrasında çok sayıda vatandaş HDP’nin meclise gitmesi ile birlikte artık olayların son bulduğunu, yangının büyümeden söndürüldüğünü düşünürken nedense tam tersi oldu. Yasaların belirlediği ölçüde meclis yeniden yapılanmaya başlarken Diyarbakır’da da ağıtlar aynı ölçüde ve büyüklükte yükselmeye başladı tekrar. Yürekler tekrar yanmaya, çocuklar ise öksüz kalmaya aday şimdilerde.

 

Çözüm süreci ile başlayan huzur ve sükûnet dolu günler sona mı erdi? Yine 90’lı yılların travmalarına hazırlık mı yapalım? Ya da heybemizi boynumuza asıp yine bu diyarları terk mi edelim? Yoksa kurban mı verelim? Biz neyi tercih ediyoruz? Nerden gelip nereye gidiyoruz? Neyin hesabını yapıyoruz? Kime hizmet ediyoruz?

 

Yaşı 25 olanlar da iyi hatırlar 1990’lı yılları. Aslına bakarsanız küçüğü, büyüğü herkes bu travmadan ya nasibini aldı, ya da nasibini alanların yaşamlarındaki olumsuzluklardan paylarını. Çocuklarımıza sevgimizi gösterememekle birlikte hep o travmalı dönemleri anlatmadık mı? Onları böylesi bir yaşamın var olduğuna, her an böylesi dönemleri yeniden yaşayacak bir atmosfere sahip olduğumuzu, sahnenin aynı ama sadece zamanın değiştiğini anlatarak tekrar o zifiri kara yılların gelebileceği ihtimaline karşı donatmadık mı? Bunları hep yaptık. Zira, belki de hepimiz bu ülkenin kaderinin birilerinin parmak uçlarının temas ettiği o düğmenin üzerinde olduğunu unuttuk, beklide fazla balık hafızalı olduk.

 

Badirelerle birlikte atlattığımız zorlu seçim atmosferi, kimilerinin çıkarması gereken derslerle, kimilerinin ulaştıkları amaçlarla nihayetlendi sonuçta. Birçok yeni sima meclisteki yerini alıp rahat koltuklarındaki yerlerini alma hazırlığı içine girerken, bu taşı kara, bahtı kara memleketin insanları neden bu saltanatın bedelini ödesin ki? Birileri bak işte ben haklıydım diye bilmek adına niye insanları kurban etsin ki? Hepimizin amacı evimize bir lokma ekmek götürmek değil mi? Amacı bu olmayanlar kendi yolunu çizsin ve masum insanlardan vazgeçsin. Niye ölsün ki masum ve mazlum halk? Biz yeterince ölmedik mi? Ya da ölüp, ölüp dirilmedik mi? Daha ne kadar ölmemizi bekliyorsunuz? Yeterince ölmedik mi, daha faillerimiz bulunmadan? Doymadınız mı?

 

Üç kere mi öldüreceksiniz bizi? Önce babalarımızı, sonra içimizdeki çocukluğu ve ardından bizi mi? Zaten iki kere öldürdünüz, yetmedi mi?

 

Artık sağduyu ve oyunlara gelmeme zamanı, artık öldürmek değil yaşatmak zamanı, artık zamanı tüketmek değil yaratmak zamanıdır. Lütfen sağduyu, sağduyu, sağduyu. Daha kaç kere ölebilir ki insan?

 

Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE