Futbol Sanki 1844 yılına Geri döndü!

Bu sezon Şampiyonlar ligi boyunca başta Man-City, sonra Ajax ve nihayet Barselona’nin kazanması için gizliden gizliye hep dua ettim. Bunun basit bir nedeni vardı; Kazanma arzusunun, iyi oyun oynama arzusunun önüne geçemediği, bu takımlar,maçın ve oyununun taleplerine her an yeni bir estetik boyut katma peşinde oldular. Galiba iyi ve güzel oyun celladını artık teşhis edebiliriz. Maçı kazanma arzusu. Kazanmaya giden en kestirme yollara meyil eden bir zihin artık oyunla ilgili değildir.Onun kilitlendiği hedef ne pahasına olursa olsun kazanmaktır. Tamam Şampiyonlar ligi finalini kazanamayacaksın da neyi kazanmanın odağına koyacaksın denilebilir. Ama unutmayın bu son final değil ve finallerin sonu da gelmeyecek.Asıl olan iyi ve güzel oyundur. Hele bu düzeylerde. Futbolun zirvesinde iyi ve güzel oyun olmayacak da ne olacak? İyi ve güzel oyunu bu seviyelerde görmeyeceğiz de nerede göreceğiz?

Klopp daha ikinci dakikada 1-0 öne geçince, oyunu, oynayarak kazanmaktan vazgeçti. Bütün dikkatini Pochettino’nun daha başlangıçta yaptığı hatalara yoğunlaştırdı. Geggenpresing yapmaktan bile imtina etti; çünkü Pochettino, Birinci bölgeden ikinci bölgeye geçiş için, hiçbir yapılanmayı final maçının oyun planına dahil etmemişti. Topu çok doğrudan birinci bölgeden üçüncü bölgeye aktarma çabası, o kadar belirgindi ki, Harry Kane’ni Van Dijk’in kucağında tutma talimatı bile, tek başına bu planının suya düşmesine yeterdi. Nitekim öyle de oldu. Van Dijk ,Harry Kane’nin tek top kullanmasına imkan vermedi. Hiçbir hava üstünlüğünü ona kaptırmadı. Hiç Kademe hatası yapmadı ve hiç çalım yemedi.

Pochettino’nun bu planı ilerde baskı yapmaya da gerek bırakmadı. İlerde ani ve yıldırıcı pres yapma devreden çıkınca Liverpool hücumcuları, Salah, Mane ve Firmino bütün maç boyunca diri kalmayı başardılar.

Pochettino ikinci topları toplamak ve Liverpool üstünde hiç bitmeyen bir baskı kurmak için  Moussa Sissoko’yu görevlendirmişti ama Sissoko ile Ericsen arasında da bir geçiş planına imza atmayı unutmuştu. Sissoko fizik gücüyle rakibi karşılayacak ya da bozacak ve kaptığı topları, Trippier’ e atacak. Hep de öyle oldu. Bu tercih yanlıştı. Bu tercih her şeyden önce Ericsen ve  Min Son’ u işlevsizleştiriyordu. Çünkü Klopp’ bu döngüyü görmüş ve Sissoko’nun oyun alanını iki kişiyle daraltmıştı.

Eğer Pochettino’nun oyun planı buysa, bu oyuna daha en başında Fernando Llorente ile başlaması gerektirdi. Llorente ve Van Dijk eşleşmesi daha adil ve dengeli olurdu. Ama Pochettino, bu durumu ancak maçın 80. Dakikasında görüp can havliyle müdahale etti.

Klopp’un oynamadan kazanma arzusu, maçın kalitesini, premier lig düzeyinin altına bile indirdi. Top neredeyse hiç yeşil çimlerle buluşmadı. Topun bu kadar havalanması, oynanama arzusunun ürünüydü.

Ben ilk kez bu kadar İngiliz olan bir şampiyonlar ligi finali izledim. Sanki futbol 1844 yılında ve henüz hiçbir nitelik kazanmamış. Vur ve kaçtan başka hiçbir numarası olmayan sefil bir finalidi dün gece sahne alan. Kim demişti bilmiyorum ama doğru söylemiş. ‘’ Eğer tanrı topun bu kadar havalanmasını isteseydi, stadyumları bulutların üstüne inşa ederdi.

YORUM EKLE