“O Günleri Özlüyoruz”

Türkiye’de son dönemlerde modern spor tesisleri ve statlar yapıldı. Doğu ve güneydoğuda da bunları görmek mümkün. 33 bin kişilik Diyarbakır Stadı bunlardan biri. Statların modernliğine ve büyüklüğüne bakıp etkilenmemek mümkün değil. Bir zamanlar gıpta ile baktığımız Avrupa ve dünyanın gelişmiş ülkelerindeki modern statlara artık özenerek bakmıyoruz,çünkü bizde de bunlar inşa edildi. Hükümetin bu konuda hakkını her zaman teslim etmek ve takdir etmek lazım. Bunların sporun gelişmesine olan katkısını gelecekte daha iyi göreceğiz. 


Ancak bu statları yapan ülkemiz bazı noktalarda arzulanan yerde değil. Bir çok yerde statlar boş kalıyor. Bunların çok nedeni var ama bana göre son yıllarda artan şiddet olayları,bahis,şike benzeri olumsuzluklar. Bu olumsuzluklar insanların içindeki spor aşkını öldürdü, doğal olarak birkaç şehir hariç statlar boş kalıyor. Spor ruhu konusunda iyi bir yerde değiliz. 20-25 yıl önce risk derecesi yüksek maçlarda bile deplasman takımlarına yasak uygulanmazdı. Mesela Diyarbakırspor’un maçlarına Türkiye’nin diğer ucundan insanlar gelir, Diyarbakır’dan da taraftarlar yine Trakya’ya kadar giderdi. Deplasman yasağı terimi ile son yıllarda tanıştık. Bu tedbir belki şiddeti önlemeye yönelik olarak telafüz ediliyor fakat özünde sorunu çözmekten çok daha karmaşık hale getiriyor. Oysa yasak yerine herkesin her maça gitme hakkına olanak tanınsa sorun daha kolay çözülür. Bu konuda sadece güvenlik birimlerinin ve mülki amirlerin değil kulüp yöneticilerinin de sorumluluk alması gerekiyor. Somut örneği bu hafta Kocaelispor yönetimi ortaya koydu. Açıklama yaparak Diyarbekirsporlu taraftarları Kocaeli’ne davet ettiler. Ne kadar güzel bir yaklaşım değil mi. Keşke tüm kulüp yöneticileri bu anlayışı ortaya koyabilse. Bir süre önce de Manisaspor yönetimi, Amedspor’a karşı bu barışçıl  eğilimi göstermiş ve takdir toplamıştı. Bu tür eğilimler ve örnek yönetici profilleri, taraftarlar üzerinde de olumlu etki bırakarak tarafları kaynaştırıyor. Bu tabloları her yerde görmek istiyoruz.

Spor, düşmanlık, ötekileştirme ve toplumu bölme aracı olarak kullanılmamalı. Şehirleri ve camiaları düşman yapmaya çalışmanın anlamı yok. Kim siyaset yapmak istiyorsa spor sahalarını alet etmesin, buyursun gitsin siyasi arenada yapsın.


Bu toplum mozaik bir toplumdur,her görüşten ve inançtan insanı barındırır, zaman zaman sıkıntılar yaşar ama ortak değerlerini devreye sokarak çözmesini de bilir. Yeter ki sorumluluk ve yetki sahibi olanlar iyi niyetli olsun. Bunu sağlayabilirsek Edirne’deki de gelir Cizre’de maç izler, Beytuşabbaplı da gönül rahatlığı ile gider Çanakkale’de takımını destekler. Gönüllere sınır koymayalım,topluma doğru mesaj verelim ve korkularla hareket etmeyelim, kendi insanlarımıza güvenelim. Göreceksiniz bu toplum spor yoluyla yeniden buz dağlarını çözecektir. Geçmişte böyle değil miydik? Bizim yaşıtlarımız ve bizden büyük olanlar hatırlayacaklardır,çok uzun değil 20-25 yıl öncesine kadar her şehirden taraftarlar başka şehirlere giderek takımlarına destek veriyordu. Diyarbakır’daki en zorlu ve önemli maçlara kilometrelerce uzaklıktan gelen taraftarlar, eski Atatürk Stadı’nda kendilerine ayrılan yerde takımlarını desteklerdi. Aynı şekilde Türkiye’nin diğer şehirlerindeki maçlara da buradan insanlar giderdi. Bu şekilde bir çoğumuzun deplasman hikayeleri ve hatıraları yok mu?.O halde bize ne oldu da o zaman başardığımızı şimdi gerçekleştiremiyoruz?  İlkel ve çağdışı olan ülkemize yakışmayan bu anlamsız deplasman yasaklarını rafa kaldıralım, bırakalım isteyen istediği yerde takımını izlesin ve desteklesin. Deplasman kültürünün gelişmediği futbol, kanadı kırık kuşlara benzer. Kanatları kırmayın,bırakın futbolumuz kardeşlik bağları ve deplasman kültürü ile yeniden ayağa kalksın. Futbola ve taraftarın deplasman hakkına kıymayın yetki ve sorumluluk sahibi efendiler.

YORUM EKLE