ÖMER’LER LAZIM

Tam 17 yıldır iktidarın tüm desteğini yanına alan ama ne hikmetse Diyarbakır özelinde oy oranını maksimum yüzde 30 bandını aştıramayan teşkilat yapıları ile ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız bir durum tespitinde bulunarak ÖMER’ler aradıklarını duyurmuştu. Bu duyuru durduk yere yapılan bir çağrı değildi. Zira iktidar partisinin gidişatının içindeki önemli ve kıvrak bölgelerini kavrayan kısımlarının şose yola saptığını çoktan fark edenlerin sesinin bir türlü menzile ulaşmaması asıl sıkıntılı sürecin görülmeyi başladığı milattı.

Gerçi Diyarbakır İl Milli Eğitim müdürlüğü ÖMER’ini buldu bulmasına darısı teşkilatların başına diyelim. Niye bunu dedim diye bir sual sorarsanız namıma eğer cevabım şu olur: İyi eğitilmemiş her birey kötü birer idareci, yönetici, çok şey, hiç bir şey veya fitneci, fesatçı, iftiracı, yalancı, tembel, gıybetçi, hırsız, arsız vs. olmaya adaydır. Zira bu kötü idarecilerin atlarının nalındaki MIH çoktan düşmüş, yiğitlik hikayeleri başlamadan tükenmiş, kancıklık düzmecesine dönmüştür. Bu nedendendir ki kaliteli yöneticiler yetiştirmek için önce eğitimin ÖMER’ini bulmak gerek diye düşünüyorum.

Dilerseniz neden Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü ÖMER’ini buldu cümlesini Feysel Taşçıer’e bina ederek dile getirdiğimi aktarayım:

Çok uzun yıllardan bu yanadır Diyarbakır’ın eğitim politikası üç, beş şahın, öne sürdüğü piyonlarının elinde fırıldak misali topaca dönerken, sus payı alması gereken herkesler tayinler, atamalar, listeler, kantinler, kurucu müdürler, taşımalı eğitimler, yemek ihaleleri gibi ve envai türlü adını sayamadığım, olağan ortamlarda olağanüstü şartlarda pervasızca devletin kaynaklarını kımıl misali tüketip, heba edip durdular. Tabi olayın ahlaki çöküntü kısmın değinmeden, üstüne üstlük ismine de ‘EĞİTİM ADINA’ diyerek yıllar yılı alay ettiler. Bu alaycı tavır Diyarbakır’ın sıralamalarda ayaklar altında sürünmesine rağmen Süslü haberlerle, söylemlerle, karnesindeki kırığı düzelten çocukların karneyi silip üzerine yüksek not yazması gibi kabarık sicillerindeki rakamları silerek hileli rakamları göstererek hem kendilerini hem de Ankara’yı kandırmaları ile yıllar yılı devam etti. Gerçi kandıranla kananlar acaba aynı membadan mı su içti onu sormadık ama bu kadar bariz kanılmayacağı da ortada, gerçi kimse kanmadı, sadece kanar gibi yaptı. Kısaca gelen vurdu, giden çarptı, Milli Eğitim pert edildi, enkaz ise ortada kaldı. Herkes bir tarafından ısırarak parçaladı Milli Eğitimi, tıpkı sırtlan misali. Ortada ne milli kaldı, nede eğitim. Eğitimsiz, insanlıktan nasibini almayanlardan çıkan ürün ise şu anki manzara. Bu nedenledir ki her şeyin başı eğitimdir ki eğitimin ÖMER’i şu anda Diyarbakır’da görevi başında ve desteklenmeli.

Şimdi bu Taşçıer ne yapıyor? Önce fırtına gibi geldi bizim yeni müdür, ilk dalga ile kirletilen suyun üzerindeki özellikle uzun yıllar doğal yolla yok olmayan plastik poşetleri, burnu yanmayan cığcığaları ve kirden, pastan, ihanetten, hıyanetten kirlenen suyu önce bir ortaya çıkardı. Gelecek ikinci dalga ile bu kez de suyun içindeki zararları mikropları, kolibasilleri, suyun altındaki yılların birikimi olan pis tortu tabakasını temizleyecek ve bir müddet sonra su artık içilecek kıvama gelecek. Tıpkı yıllar yılı Diyarbakır’ımızın güzelliklerini gizleyen, ulusal ve uluslararası medyada memleketimin güzel insanlarına yanlış gözle bakılmasına vesile olan hain terör olayları gibi. Nasıl ki Sayın Cumhurbaşkanının olağanüstü politikaları memleketin gerçek yüzünü ortaya çıkardı aynen bu şekilde siyasette de, Politikada da, Eğitimde de velhasılıkelam her yerde ÖMER’ler fışkıracak, ülke kalkınacak, iyi ve aynı zamanda MERHAMETLİ doktorlar doğanın her tarafını tedavi edecek. İyilik kötülüğü yenecek, vicdanlarda bu arada pırupak yani tertemiz olacak.

Evet, ben Sayın Cumhurbaşkanımıza yürekten katılıyorum, kendilerine, bizlere yeni ÖMER’ler lazım. Bu anlamda Diyarbakır’ın Ak Parti siyasetine yön vermesi için Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un tıpkı Diyarbakır’a gönderdiği İl Milli Eğitim Müdürü Feysel Taşçıer gibi bir ÖMER’i göndermesi ve yetkilerle donatması gerekiyor diyorum.

Diyarbakır’ın kanayan yarası, tükenmek bilmeyen eziyeti, kahreden ihanetinin adıdır aslında alınan oy oranları.

Her fırsatta Diyarbakır’da yaratılan suni kalabalıklarla Cumhur’un reisi başta olmak üzere devletin tüm erkanı aldatıldı. Eeee bunca kalabalığın aksine sandıktan çıkan oy oranlarına bakıldığında ise üye sayısı kadar oy alınmadığının görülmesi hiç mi kimseyi şüphelendirmedi, hiç mi kimseyi argo dilde uyuz etmedi, insan biraz huylanmaz mı? TAbiki huylanır!

Aslında dikkatimi çeken en önemli husus yine kendi tespitlerimden oluşan çalışmalarımdır. En alttan en üste kadar tüm katmanların kangrenleşmesi, pas tutması bilgi akışını yavaşlattığı gibi bir noktadan sonra yalanların gerçek gibi algılanmasına da vesile olur. Nasıl mı?

Her anlamda şikayeti çözümsüz kalan biri ne yapıyor? Bildiklerini, şikayetini veya ihbarını güvenmediği için direkt olarak CİMER’e yapıyor. CİMER’in bu sorunlarla ilgilenmesi gereken özel ekipleri olması gerekirken sorun ilgili kuruma direkt gönderiliyor ve olayın ne kadar irdelendiği ise muamma.

Hiç unutmam Balıkçılarbaşı bölgesinde eski ve tek katlı bir yapının üst katı bir gecede kuruldu. Olayı ben irdeleyip kaç katlı olduğunu sorguladım, resmi kurumlardan gelen yazıda o bölgedeki, o yapının RESMEN iki katlı olduğu yazısı tarafıma ulaştı. Oysaki oranın tek katlı bir yapı olduğunun fotoğrafı elimdeydi, birde çocukluk anılarımdaydı.

Yani sistem baştan sona kokuşmuş, sistem batan bir gemi, tabi ki yeni ÖMER’lere ihtiyaç var ve bununda yolu eğitimden ve eğitime atanan ÖMER’lerin korunması ile geçen.

Ne demiştik yazımızın başında Mıh’ı düşmüş atın nalı olmayacağı gibi ‘Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi kurtarır’. Umalım ve dileyelim ki Diyarbakır’a atanacak olan ÖMER, İl Milli Eğitim Müdürü Feysel Taşçıer gibi olur.

Dilerim ve umarım ki rabbimiz bizi Ebü’l Hakem iken Ebü cehillerden etmesin, Yiğitlik varken it olmak büyük ihanet ister.

Saygılarımla

Ahmet BEŞENK

YORUM EKLE