DİYARBAKIR’I NASIL BİLİRSİNİZ!...

HABER ÖZEL: AHMET BEŞENK Hiç kuşkusuz Diyarbakır’ı görmeyen, insanları ile zaman geçirmeyen ve bu kadim şehrin havasını solumayan birçok kişi kenti basından takip ettikleri kadar ve kulaktan dolma bilgilerle yaşanılmayacak bir kent olarak düşünür. Gerçekten de öylemi? İşte bu sorunun yanıtını kulaktan dolma bilgilerle, ön yargılarla gelen ama geri dönerken de gözyaşları ile giden ünlü eğitimci Gülsemin Demir verdi. Demir, oğlunu da yanına alarak tatilini geçirmek için Diyarbakır’a geleceğini ve gerçeği kendi gözü ile görmesini istediğini söyledi.

DİYARBAKIR’I NASIL BİLİRSİNİZ!...

 Özellikle yabancı basın tarafından servis edilen haberlerle Diyarbakır olayların bitmediği bir kent görünümüne büründürülüyor. Özellikle yapılan ve algı yaratılan Kadim şehir Diyarbakır’ı şahsen gelip görenler, manevi havasını soluyanlar ve insanlarını tanıyanların fikirleri ise 360 derece değişiyor.


Geçtiğimiz günlerde bir eğitim semineri için Diyarbakır’a gelen ünlü eğitimci Gülsemin Demir, Diyarbakır’ı gezme ve insanları ile kaynaşma fırsatı buldu. Birkaç gün Diyarbakır’da kalan Gülsemin Demir, şehirden ayrıldıktan sonra sosyal medya aracılığı ile Diyarbakır’ı anlatan ve ön yargıların ne kadar gereksiz olduğunu aktaran birkaç paylaşım yaptı.

 

 

‘BUNCA YAŞANANLARA RAĞMEN HALA…’

Diyarbakır’a tekrar geleceğini ve çok sevdiğini belirten Gülsemin Demir, yaşadıklarını ve duygularını şu cümlelerle özetledi: “Diyarbakır’a bir seminer vermek için geldim, bu benim ilk gelişimdi. Açıkçası birkaç günden beridir herkese de anlatıyorum, Diyarbakır’ın çok fazla insani duyguları ve değerleri olan bir şehir. Diyarbakır’da yaklaşık 3 yüz kişiyle görüştüm, yeni insanlar tanıdım. Diyarbakır insanı çok fazla sevgi dolular, bilgiye açık, bilgili, özverili, insanlara değer veriyorlar. O kadar çok sıkıntının arasında bunları başarmışlar, hala özlerini kaybetmemişler, bu beni çok fazla etkiledi açıkçası. Özellikle Çermik Anadolu Kız meslek lisesine eğitim vermek için gittiğimde oradaki gençlerin hepsi pırı, pırıldı, eğitimi çok dikkatli dinlediler ve hepsinin yüzünde de gülücükler vardı, bu çok güzeldi. O kadar üniversite ve lisede eğitim verdim ama Çermik’te ki gençler kadar ilgiyle dinleyen ve tebessüm eden gurup görmedim, o kadar çok ilgiyle dinlediler ki, o kadar değerli buldular ki çok etkilendim.”

 

‘DİYARBAKIR’LILAR SANKİ AİLEM GİBİYDİ’

Diyarbakır’ı dolaşırken hiç yabancılık çekmediğini, sanki aile fertleri ile birlikteymiş gibi hissettiğini de sözlerine ekleyen Demir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kendimi ailelerindenmiş gibi çok fazla hissettim. Şöyle söyleyebilirim ki sanki ilk kez gidiyormuş gibi değildim. Hatta bana şimdi sorun yaşayın ve kimseyi de tanımıyor olun, gidin hangi kapıyı çalarsan çal sana kapılarını açarlar ve kendi ailelerinden biri gibi ağırlarlar dediler. Normalde insanlar bunu jest olsun diye söylerler ama Şimdi bu örneğe inanıyorum, Diyarbakır’da ki insanlar bunu yapar, buna inandım. Gerçekten de herhangi bir kapıyı çalarsam ailelerinden biri gibi beni karşılayacaklarına inanıyorum.”

 

 

‘BİZİM BİLDİĞİMİZ GİBİ BİR ŞEHİR DEĞİL’

Diyarbakır ile ilgili Kulaktan dolma duyulan bilgilerle veya haberlerde gördükleri bir şehir olmadığını da aktaran Gülsemin Demir: “Duyduklarımız veya medyada yansıtıldığı gibi bir şehir değil Diyarbakır. Çok fazla çarpıtılan, çok fazla yanlış bilgiler var. Ben başkalarına da, arkadaşlarıma da, çevremdekilere de söyledim, çarpıtıldığını Diyarbakır’da çok güçlü insani değerleri olan gurubunun olduğunu, yaşayanların olduğunu. Diyarbakır’da müthiş bir tarihi bir zenginlik var mesela. Örneğin ben İtalya’ya gittim, orada tarihi her taşın etrafını çevirmişler, üzerine de aman dokunmayın demişler ve girişini de 100 Euro yapmışlar. Buna rağmen günde 20 bin ziyaretçi gidiyor bu yerleri görmek için, içeri araba sokmuyorlar, bir tane colleziumları, bir tane de pizza kuleleri var. Bizim Mardin’imiz ve Diyarbakır’ımız bu anlamda da çok güçlü şehirler. Bu gücü çekemeyenlerin yanlış bilgilendirmeleri çok fazla oluyor diye düşünüyorum. Ben İstanbul’da oturuyorum, işim gereği İzmir’e, Antalya’ya veya birçok yere gidiyorum, buralarda bir patlama oluyor, sokaklara çıkmıyoruz, birbirimize merhaba demiyoruz, bunalıma giriyoruz, Diyarbakır’da ise yollarda geziyoruz, her köşe başında koruma amaçlı panzerler var ve insanlar bunları çok doğal buluyor. Bir kere Diyarbakır’dayken hiç korkmadım, işin doğrusu bu kadar şeyin içinde, bu kadar güzel kalmak ta kolay değil, bence Diyarbakır insanlarının psikolojileri de çok sağlam ve çok dayanıklı insanlar.” Dedi.

 

‘GERÇEKTEN DE DOĞUNUN PARİSİ’

Diyarbakır’ı çok modern bir kent olarak değerlendiren Demir konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: “Diyarbakır’ı gerçekten de çok modern bir kent olarak gördüm, denildiği gibi doğunun Paris’i. Hava alanı birçok yerinkinden çok daha gelişmiş, insanları, hep söylüyorum insanları çok kibar, güvenlikte dahi farkı görüyorsunuz, çok düzenli bir şehir bu anlamda. Çok şaşırdım, bu kadar büyük bir şehir beklemiyordum karşımda ama manevi atmosferi beni çok derinden etkiledi. En çok ta beni etkileyen insanların davranışlarından, bilgiye açık olmalarından, kültürlü olmalarıydı.”

 

‘BİR AYIP YAŞADIM DOĞRUSU’

Diyarbakır’ın dünyanın ilk yerleşim yerine ve medeniyete sahip olduğu yeri bilmemesinden dolayı kendini çok ayıpladığını da belirten Demir, konuşmasını şu cümlelerle sonlandırdı: “Diyarbakır’ın insanlığın ilk yerleşim yeri olduğunu bilmemem konusunda kendimi çok ayıpladım doğrusu kendi adıma. Ben şimdi şunu yapacağım açıkçası manevi olarak, tatile bu sene Antalya’ya gitmeyi planlıyorduk ama oğlumu alarak Çermik ilçesine tatil için gideceğiz. Çermik’te kalacağız ve oğluma da Diyarbakır’ı gezdireceğim, çok sevdim Diyarbakır’ı ve manevi olarak ta çok yakın hissettim.”

Güncelleme Tarihi: 05 Mayıs 2017, 13:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER