‘İÇTEN’LİGİNİ HİÇ KAYBETMEMİŞ…

HABER ÖZEL: AHMET BEŞENK Diyarbakır’ın ender olarak sahip olduğu önemli kimlikler arasında olan ve o dönem Dicle Üniversitesi ile ilgili açıklamaları ile adeta ‘Günahkar’ ilan edilen Ak Parti eski Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in kısa bir süre sonra ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıştı. Son günlerde de adı Ak Parti Diyarbakır İl Başkanlığı için de geçen Ak Parti eski Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, merak edilen soruları yanıtladı. İl başkanlığından tutun kayyumlara kadar birçok konuda eleştirilerini sunan İçten, Ak Parti – MHP ittifakı ve bu ittifaka bölge insanının yaklaşımını da gündeme getirdi. Cuma İçten Diyarbakır’ın içinde büyük bir sevda olduğunu belirtirken, ‘Kadim’ ve ‘Özel’ bir şehir olarak değerlendiği Diyarbakır’a hizmet ettiği her gün için şükrettiğini de duygu yüklü cümlelerle dile getirdi.

‘İÇTEN’LİGİNİ HİÇ KAYBETMEMİŞ…

 İşte sorduğumuz tüm sorulara büyük bir İçtenlikle yanıtlar veren Ak Parti Diyarbakır Eski Milletvekili Cuma İçten ile yapmış olduğumuz söyleşiden bazı kesitler:

 

BEŞENK: Diyarbakır İl Başkanlığı Seçimleri Hakkındaki Düşünceleriniz Nelerdir?

İÇTEN: Kendi içerisindeki dinamiklerle yarışan güçlü bir partiden bahsediyoruz. AK Parti’den. İşte bakın il başkanlığı ile ilgili bile Diyarbakır’da 50 tane aday var. Bana başka bir parti gösterin ki her ilde başkanlık için bu kadar aday adayı olsun. Bu, partinin halk ile ne kadar çok kaynaştığını, partide siyaset yapanların aslında kendilerini ne kadar rahat ifade edebildiklerini, özgür olduklarını gösterir. Parti içi bir mesele bu. Ancak AK Parti, kongrelerine birden çok aday ile gitmekten ise tek bir aday üzerinde uzlaşarak kongreye gitme geleneğine sahip bir partidir. Dolayısıyla AK Parti’nin kongrelerinde, CHP’nin kongrelerinde olduğu gibi uçuşan sandalye ve koltukları kimse göremez. İşte İstanbul’da yaptıkları kongre ortada. Ancak 15-16 yıldır kongre yapan birkongrelerinde uçuşan bir sandalyeye şahit olunmamıştır. Dolayısıyla parti kendi içinde kriterlere uygun bir isim belirleyecek ve kongreye gidilecektir. Kimin olduğunun  çok da bir önemi yoktur. Çünkü aslolan şey parti ilkelerine ve davaya sadakattir. Bunu yapmayı başaranlar zaten layıkıyla görevlerini yerine getireceklerdir.

BEŞENK: Kayyumlarla İlgili Düşüncelerinizi Alabilir miyiz?

İÇTEN: Şimdi kayyumlarla ilgili olarak şunu belirtmek gerekiyor; kayyumlar herhangi bir siyasi partinin atadığı insanlar değildir ve herhangi bir siyasi partiyi de temsil etmiyorlar. Kayyumlar kaymakam, vali kökenli devlet adamıdırlar. Amaçları; dil, din, siyasi parti, ırk ayrımı yapmaksızın devletin kaynaklarını vatandaşa eşit bir şekilde hizmet olarak götürmektir.  Bölgedeki HDP belediyelerinin kimlere hizmet edip, kimlere etmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Sadece belli bir kalıba, belli bir siyasi partiye, ideolojiye hizmet etmişlerdir. Kayyumlar bunu tersine çevirdi. Aslında kayyumlar, devlet ile milletin barışmasını, devletin de hizmetleri en ücra köşeye kadar götürmesini sağlamışlardır. Dolayısıyla siyasi bir partiyi de temsil etmedikleri için, siyasilerin kayyumlarla ilgili çok fazla yorum yapmasını ben etik görmüyorum. Yapılan işler bazıları tarafından eleştirilebilir. Bazıları tarafından görülebilir. Bazıları tarafından görülmeyebilir. Ama bu bir süreç, seçim zamanı geldiği zaman zaten partiler adaylarını çıkartacak ve seçilen başkanlar da bu şehri yöneteceklerdir. Kayyumlar bu işi devlet adına emaneten yürütüyorlar.

Bir hizmet kıyaslaması yapıldığı zaman da, daha önceki HDP belediyelerine oranla kısa zamanda son derece başarılı hizmetlere imza atmışlardır. Bu halk tarafından da görülen ve bilinen bir şey. Bütçelere de bakıldığında, paraların doğru yerlere harcandığını görmüş olacağız. Dolayısıyla seçim sürecine kadar kayyumlar bu işi yürütecekler.

 

BEŞENK: AK Parti MHP İttifakı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

İÇTEN: AK Parti ile MHP’nin ittifak yapmalarının sebeplerine bakacak olursak birincisi; Türkiye’de 16 Nisan Anayasa referandumu ile birlikte mevcut sistem değişmiştir. 2019 seçimlerinde yürürlüğe girecek olan bu sistem ile birlikte artık parlamenter sistem devreden çıkacaktır. Dolayısıyla parlamenter sistemde var olan şey neydi? Seçim yapılırdı. Alınan oylara göre tek başına iktidar çıkmaz ise koalisyon oluşturuldu. Bunun pek çok örneğini yaşadık. İlk koalisyon hükümeti CHP ve AP arasında yapıldı örneğin. O günden bu güne tam 16 koalisyon hükümeti kuruldu. Bu gün artık sistem değiştiğinden dolayı yüzde 50+1 oy alan kazanacağından, seçim öncesi ittifaklara gidilecektir. Artık buna alışmamız lazım. Bu kaçınılmaz bir şey.

İkincisi; Türkiye bir kuşatma altındadır. Her gün çeşitli kollardan saldırılara maruz kalıyor. Dolayısıyla bu saldırılara karşı bir cevap verilmesi gerekmektedir. Bu anlamda içerideki iktidar ve muhalefetin bir araya gelerek tek yürek olması, dışarıda bu saldırıları yapanlara karşı bir mesajdır.  Güçlü bir mesajdır. Bizim ortak aidiyetlerimiz var. Fikirlerimiz ayrı olabilir ama ortak aidiyetimiz olan devlet, vatan, millet, bayrak söz konusu olduğunda siyasi fikirlerimizi bir kenara bırakarak ortak aidiyetlerimiz çerçevesinde bir araya gelebiliriz mesajı verilmiş oluyor. Bu aynı zamanda bir milli mutabakattır. Milli bir duruştur. Çünkü ülke işgal edilmek isteniyor. Kuşatma altında. Yaşanan olaylara bakıldığında bu çok net görülmektedir zaten. Buna karşı verilecek en büyük cevap, bu zamana kadar yapılan tüm saldırılara göğüs germiş ve bu saldırılardan güçlü çıkmış güçlü bir lider etrafında birleşilmesidir. Bu anlamda Sayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında birleşilip tek yumruk olunması dışarıya verilecek en büyük cevaptır.

BEŞENK: Bölge Halkının Bu İttifaka Tepkisi Olur mu?

İÇTEN: Bölge halkının bu ittifaka tepki göstereceğine ben inanmıyorum. Çünkü bölgede yaşayan Kürt vatandaşların yaşadığı Kürt sorununu çıkartan parti kimdir? MHP midir? CHP midir? Bu sorunun cevabına bakacak olursak, bölgede yaşayan tüm vatandaşlar şunu çok iyi bilmektedirler ki Kürt sorunun temeli CHP’nin zulmünden kaynaklanmaktadır. Tersinden bakalım, AK Parti CHP ile iktidara gitmiş olsaydı, Kürtler daha mı çok tepki gösterirdi yoksa daha mı az tepki gösterirdi? Cuma İçten olarak bu sorunun cevabını ben vereyim. Daha çok tepki gösterirdi. Çünkü CHP iktidarı bu ülkede köyleri yakmıştır. 1925’te Şeyh Sait’i asmıştır. Dersim’de binlerce insanı katletmiş, Kürtçeyi yasaklamıştır. Kürt sorunun temelinde yer alan köy boşaltmaları, faili meçhuller, Kürtlerin dilinin yasaklanması gibi sorunların tamamı CHP ve onun zihniyetinde olan kanatların eli ile yapılmıştır.

Diğer bir konu ise, MHP gidilen ittifakta, MHP şayet AK Parti’nin Kürtlere vermiş olduğu hakların geri alınması yönünde bir talepte bulunsaydı biz farklı düşünebilirdik. TRT Kurdi’nin açılmış olması, Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması gibi verilmiş hakların geri iadesini isteseydi farklı düşünebilirdik. Ama böyle bir şey yok. Bu şu anlama geliyor. Demek ki Kürtlere verilen hakların tamamını sayın Bahçeli kabul etmiştir. Meşru görmüştür. Doğru bulmuştur. Dolayısıyla gidilen bu ittifaktan neden Kürtler rahatsız olsun?  Kürtler bu ülkenin ortak aidiyeti olan devlet, bayrak, vatan, millet konusunda sayın Bahçeli’den farklı mı düşünüyor? Hayır. Ama CHP ve diğer bazı milletvekillerinin, bir takım kirli odakların elinden çıkan bilgileri ile gidip Batıda ve Batının bazı kurumlarında ülkeyi şikayet eden, hainlik ediyorlarsa durup düşünmek gerekiyor. Bu ülkenin bölünmesini ve kaosa sürüklenmesini isteyen Kürtler mi yoksa diğer şer odakları mı?

Dolayısıyla değindiğimiz bu sebeplerden dolayı partilerin ittifaka gitmesinde bir sakınca yoktur. Bizim bakacağımız şey partilerin görüşme sonrası imzalayacakları ortak metindir. Ortada henüz böyle bir metin yokken, Kürtleri de rahatsız edecek bir söylem ve duruş yokken bunun sulandırılması ve Kürtler üzerinden bunun yapılmasını farklı yorumlamak, ortada bir art niyetin olduğunu görmek gerekir. 

 (DEVAMI YARIN)

Güncelleme Tarihi: 19 Ocak 2018, 12:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER