SEZARIN HAKKINI SEZARA VERMELİYİZ

 Son dönemlerin en popüler tartışması 18 Ağustos tarihinde açıklanması planlanan Ak Parti MKYK’sı. Kimler girecek veya kimler şapkasını önüne koyacağı tarihi. Bir noktada hesap günü, öbür noktada Sezar’ın hakkının verileceği gün.

Hani derler ya doğru ya doğru veya Din ayrı, kin ayrı, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeli gibi sözler vardır. İşte bu yazımda biraz buna değineceğim aslında.

Öncelikle Ak Parti Diyarbakır Milletvekillerinden ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mehdi Eker’i konu edeceğim. Şimdiden aha yine olumsuz şeyler var mutlaka diyenlerinizin olduğunu duyar gibiyim. Evet her zaman olduğu gibi zannımca doğru olanı yazacağım. Dedik ya din ayrı, kin ayrı diye veya Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek mevzunda. İşte o noktadan hareket edeceğim.

Yıllardır bana hep sorulur sizin ve Mehdi Eker beyin yıldızı neden barışmıyor ya da bütün gazetecilerin hatırını sorar ama sizi bir gün sorduğunu görmedik diye. Bu soru bana çok sorulmuştur ve cevabım ben işimi, zatı alileri de işini yapıyor, sebebini bilmiyorum, sormadım, sormam da derim cevaben. Her ne kadar hatırımı sormasa da ki bu adil olmamın önünde engel değil Sayın Eker aslında yıllardır siyasetin içinde yer almış, deneyimli, birçok özelliği bünyesinde barındıran Ak Parti Diyarbakır Milletvekili ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı. En basitinden DEDAŞ’ın yeni devralındığı dönemlerde Diyarbakır’da 18 saati aşkın elektrik kesintilerinin giderilmesini ve bu noktada vatandaşın rahatlatılması çalışmasını şahsen Mehdi Eker’in takip ettiğini iyi biliyorum, zira o soruları soran bendim, oda sorunların yanıtını minimize ederek cümlelerle değil eylemlerle vermişti.

Doğal olarak Mehdi Eker siyasetçi olunca ve bende gazeteci olunca karşılıklı toplantılarda soru-cevap ilişkisinin olması gayet doğal. Ben hep Mehdi beye zor ve absürd, sıra dışı, alışılmadık sorular sorarken, o da hep sabırla, kendi penceresinden yanıtlar vermiştir. Bazen bu yanıtlar sözlü olmuştur bazen de sorunun cevabı eylem olarak verilmişti yani icraat olarak. Onun dışındaki dönemlerde ise merhaba, merhaba. Hatır sorma olayımız çok fazla olmamakla birlikte birbirimizden bir şeyler de istemedik, bazen başımızla selamlaştık, bazen de görmezden gelinerek bu zamana kadar zamanları öteledik. Ama hep bir mesafe, hep bir beyefendilik olmuştur. İşte asıl meselede budur, beyefendilik, saygınlık ve cevap vermenin inceliği. Dediğim gibi bazen sözlerle, bazen de icraat olarak cevaplar verildi ve ben bunu gördüm.

Hatta en son basın toplantısında Diyarbakır’ın çalkalandığı, sosyal medyaya konu edilen, hatta köşe yazarlarının bile hedef tahtasına koyduğu, acımasızca eleştirdiği, dedikodunun alıp başını gittiği önemli bir konuda soru da sormuştu. Sorum şu olmuştu, ‘Spekülasyonlara neden olan Diyarbakır Milletvekili aday listesini siz mi yaptınız’ diye. Soru basitti ama suçlamaları ağırdı ki bunun oda farkındaydı. Sosyal dünyanın veya mahallelerin arka sokaklarında, karanlıklarda konuşulan kirli pazarlık iddialarına bir, bir cevap vermişti. Sonrasında sarıldık mı! Siz şu mısraları okuduğunuz ana kadar herhangi bir iletişim aracıyla dahi görüştük mü? Hayır.  Sanırım bu yazıdan sonra da değişen bir şey olmayacak ama en azından bir gazeteci olarak üzerime düşeni yapmış olacağım bende ve Sezar’ın hakkını teslim etmiş olacağım.  

Eğri oturup, doğru konuşalım, birde şapkamızı önümüze bırakalım. Şu anda mevcutta var olan birçok aday var MKYK’ya girmek isteyen. Ben ise Diyarbakır’ı MKYK’da veya MYK’da temsil edecek olan kişinin mevcuttaki vizyonuna, bilgisine, birikimine bakarım.

Şimdi kardeşim, Mehmet Mehdi Eker; bu adam memleketin evladı mı? Evet. İnsanları dinliyor mu? Evet. Proje odaklı çalışıyor mu? Evet. Fikir götürdüğünüzde düşünce olarak size geri dönüyor mu? Evet. Yani memleketine ve insanına yararlı olmaya gayret sarf ediyor mu? Evet. Eeeeee tümüne evet dediniz. Bu ince detaylar dahi Mehmet Mehdi Eker’in Diyarbakır’ı ve Diyarbakırlıları temsilen MKYK’da olması gerektiğini düşündürmüyor mu? Valla ben öyle insan tanıyorum ki meclise gönderdiğimiz sorunları ilettiğim halde He, he diyenleri. Yani söylenecek ve nefsi kıyas yapılacak çok şey var ama boş vermişlik yaparak salaşlaştıralım.

MKYK’ya memleket adına çok gideni gördüm ama geri dönüşüm sağladığını gördüm desem yalan atmış olurum. Bir poşet bile geri dönüşüme gittiğinde poşet olarak geri dönerken geri dönüşümsüzleri epeyi çok gördüm. Memleket kendi insanını ve geri dönüşüm sağlanmasını istiyor. Bu iş bu kadar basit ve net. Bu geri dönüşümü yapabilecek birkaç isimden biri de Mehmet Mehdi Eker’dir.  

Biz gazetecileri de pas geçmemek gerek. Bu memlekette gazeteciler tarihinde sadece iki vekil tarafından hatırlandı. Sadece iki vekil gazetecilerle periyodik olarak, sistemli bir araya geldi, cesurca sorunlarıyla ilgilendi, sorunlarını da dinledi, bu kişiler Mehmet Mehdi Eker ve Cuma İçten’den başkası değildi. Birde konuşmayı bilmek, vatandaşa hitabet var ki bunun detayına bile girmeyeceğim, hani bu konuyu da arif olanlar anlar. 

Bu kent artık Memleketinin insanını istiyor dediğim zaman şahsıma saldıran çok olmuştu, yine sesleniyorum bu kent kendi insanını istiyor. Bir yerlerden ithal veya farklı kimlikleri değil, bu yörenin yüreğinde yetişmiş insanı istiyor. Kamuoyunun net mesajı bu. Umarım duymak isteyenler duyar.

Saygılarımla.

YORUM EKLE