Demirtaş: İmralı'da konuştuğumuz çocuk oyuncağı mı?

HDP lideri Selahattin Demirtaş, Suriye politikası İmralı'da sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde masadaki tartışma konusu oldu

Demirtaş: İmralı'da konuştuğumuz çocuk oyuncağı mı?
 HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi: 


“Biz Suriye’de iç savaşın başladığı günden bu yana bu kürsüden her hafta uyarı yaparken altını çize çize belirttik. Başbakan diyor ya, sessiz kaldılar. Yahu sen bilmiyor olabilirsin, dünya kadar danışmanınız var maaş alıyor. BDP HDP ne demiş, Suriye’deki hangi katliama sessiz kalmış. Siz Suriye’de mezhepçilik yaptınız. Buradan TIR’lar dolusu silah gönderdiniz. Kime gönderdiniz? halklara mı gönderdiniz? OSÖ adı altında kümelenmiş radikallere mi gönderdiniz? Gönderdiğiniz yardımlar silahlar çetelerin El Nusra’nın eline geçiyor dedik, bunun belgeleri var. Sınırdan geçiş yapıyor izin vermeyin dedik. Biz size Suriye’de olup bitene sessiz kalın mı dedik, bu barbar çetelere sessiz kalmayın dedik. Bunlar Antalya’da Urfa’da Antep’te toplantı yapıyorlar. Bu radikal unsurlar Türkiye’yi lojistik üs olarak kullanıyorlar. Türkiye’yi aktarma istasyonu olarak kullanıp Suriye’ye gidiyorlar, bunu durdurun dedik. 

DESTEKLEDİĞİNİZ ÇETELERİN AHLAKI YOK

Durdurmadınız, beslediğiniz çetelerden iki şey istiyordunuz. Bir Esad’ karşı savaşın, Kürtlerin statü elde etmesine izin vermeyin. Bunları iki buçuk yıl size anlattık. Bu yanlışlar gelip sizi vurabilir dedik. Bugün pohpohladığınız çetelerin ahlakı yok. Bugün sizin yarın başkasının tetikçisi bunlar. Afganistan’da Pakistan’da yaptılar. Sınırlarımızda yapıyorlar. Aynı hatayı yapmayın dedik. Kobani 30 günlük mevzu değil ki. Başbakan, görüşmemizde şunu söylüyor bize. Siz bizi IŞİD yanlısı gibi gösterdiniz. Siz New York’a BM toplantısına gittiğinizde bütün dünya ülkeleri IŞİD’i desteklediğinizi söyledi. Bütün dünyayı tek tek biz mi söyledik. Zannediyor musunuz ki sizin yaptığınız gizli kaldı da, biz söyleyince. Zannediyorsunuz ki IŞİD’e giden TIR’lardan hiçbir haberi yok. Bütün dünya biliyor sizin haberiniz yok. Uluslararası yardımlar, silah ve lojistik yardımlar Türkiye üzerinden gönderildi. Koordinasyonunu Türkiye yaptı. 

SURİYE POLİTİKASI ÖCALAN’LA KONUŞULDU 

Peki Suriye’de bu hatalar yapılırken Suriye’de iç savaşın büyümesine sizler benzin taşırken içerde de çözüm süreci barış arayışı başladı. En azından buna denk bu gelecek kurgusuna denk bir Suriye politikası oluşturun dedik. Bunların hepsi İmralı’da sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde masadaki tartışma konusu. Bugün diyorlar ya Kobani ayrı Rojova ayrı süreç ayrı. Rojova ayrı demediniz, konuştuk. Bunların hepsi tartışıldı. 30 gün öncesine kadar süreç ayrı Rojova ayrı demediniz, bunlar masadaydı. Birbiriyle bağlantılı olduğunu, kollektif bir güven duygusunun gelişmesinin önemini Türkiye ile PYD’nin ilişki kurmasının önemini konuştuk, bazı adımlar attınız. Sonuç alınamadı ayrı bir şey ama siz şu ayrı bu ayrı demediniz. 

EGEMEN OTORİTER AĞA BABA TAVRI 

Kürtler düşman değil, orada Rojova’da yaşayan Arabı Ermenisi Süryanisi düşman değil, o bölgeyi dost bir ittifak gücü olarak görün ilişkiye geçin dedik. Ama el atından bütün o silahların Nusra’ya gitmesini engellemediniz. İlk defa Kobani’de Rojova’da savaş olmuyor ki, iki yıldır saldırıyor. Bütün bu olup bitenleri bu ülkenin yurttaşı izliyor. Kürdü izliyor, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye soruyorlar bize. Bunun yaratacağı kırılmayı 30 gündür değil iki yıldır anlatıyoruz. İkna etmeye çalışıyoruz. Fakat kalın kalın kitaplar yazmışlar ya zannediyorlar ki her şeyi onlar biliyorlar. Hayat sizin yazdığınız kitaplardaki gibi değil. hiç kitapta olmayan dersleri bu bölgenin halkları bu bölgenin halkları bütün siyasetçilere verecek güçtedir. Egemen otoriter ağa baba tavırları siyaset yapılamayacağını görmediniz mi hala? Suriye’deki bölgedeki süreçteki hatalarınız bunları hala ispatlayamamışsa yazdığınız kalın kitapların hiçbir anlamı yok. Kendi yazdığınız derinlikte boğulmak üzeresiniz. 

İMRALI’DA ANKARA’DA KONUŞTUĞUMUZ ÇOCUK OYUNCAĞI MI

Birlikte yaşamın ne kadar önemli olduğunu, süreçte hızlı adımların ne kadar önemli olduğunu sürekli anlatıyor, mesaj gönderiyor, yapmazsak bölge karışacak diyor. Ama sonra ‘Apo tehdit etti’ diye yalaka medyasına manşet attırıyor. Niye tek birini ciddiye almıyorsunuz? Saatlerce İmralı’da Ankara’da konuştuğumuz çocuk oyuncağı mı? Halk bunu izliyor, oyalamalarınızı aldatmalarınızı kandırmalarınızı izliyor. Sadece sizin yönetebildiğiniz aldatabildiğiniz bir kamuoyu yok. İşte bu kamuoyu olup bitenleri yüreğinde hisseden kamuoyu olarak günü gelir bütün siyasetçilere hesap sorar. Kandıramadığınız aldatamadığınız kamuoyudur. 

KÜRT HALKI KARDEŞTİR DİYEMEDİNİZ 

Bakın Suriye’de biz bütün halklara kapı açtık, ayrımsız herkesi destekledik diyorlar. Keşke öyle olsaydı teşekkür ederdik. Kürdün Arapın kendinize yakınını desteklediniz. Siyasi düşüncesine baktınız. Size hizmet ediyor mu etmiyor mu ona baktınız. Gerçekten kadim bir halk olarak Kürt halkı Ortadoğu’da bizim kardeşimizdir diyemediniz. Şu parti kardeşimiz, şu parti düşmanımızdır dediniz. İçeride yaptığınız politikayı Suriye’de uygulamaya çalıştınız. ‘Suriye bizim iç meselemizdir’ dediniz. ‘Gazze Bosna Somali bizim iç işimizdir’ dediniz, biz oraya müdahale etmeyeceğiz de nereye edeceğiz?’ dediniz. Eskimiş başbakanınız bağıra çağıra gelip bunları anlattı. Ne zamana kadar? Kobani’ye kadar. Kobani nereden bizim iç işimiz oluyor dediler. Yahu sen Diyarbakır’la Bosna’nın alakasını kurdun Kobani’nin nasıl kuramıyorsun ya? 

ÖZKARDEŞİM TECAVÜZCÜ BARBAR ORDUNUN TEHDİTİ ALTINDAYKEN 

Fakat Kobani’de yaşayan öz kardeşimizdir ya, amcamızdır, annemizdir ya. Aynı soyadı taşıyoruz aileler olarak. Bak senin o itiraz ettiğiniz anlaşmayla bir sabah uyanınca saçma sapan sınırla bölünmüş halktan bahsediyoruz ya. Kobani iç işi değilse o zaman biz Türkiye’de yaşamıyor demektir. Benim öz kardeşim tecavüzcü barbar ordusunun tehdit altındayken orası bizim iç işimiz değil diyorsa sende bizim hükümetimiz değilsin. Sende bizim hükümetimiz olamazsın. 

Sen Suruç’taki Urfa’daki Kürt’ten vergi almıyor musun? Silah tank top almıyor musun? Alıyorsun. Peki onlara ne yapıyorsun? El Nusra’ya IŞİD’e ulaştıracak şekilde döndürüp dolaştıyorsun, Kobani benim içişimiz değil diyorsun. Kürdün öfkesi budur işte. İki yıldır insanlar bunu izliyor. Sen sadece 15 gün önce IŞİD terör örgütüdür diyebildin BM’de zorlamayla söyleyebildin. İki yıldır asla ‘tehdittir’ diyemedin. ‘Ama PYD tehdittir dedin ‘Rojova tehdittir’ dedin. Şimdi öyle bir noktaya geldin ki, aynı masada olduğun kişiler benim için IŞİD’le aynıdır dedin. Aynıysa iki yıldır niye görüşüyorsun? İki yıldır çözüm adına bu kadar zahmeti bu heyetler niye çekiyor?

IŞİD’LE AYNIYSAK NİYE ÇÖZÜM ARIYORSUN? 

IŞİD’le aynıysak, niye çözüm arıyorsun? Niye kendini bizi yoruyorsun? IŞİD müzakere yapılacak bir örgüt değil. Vahşet örgütüyle neyi konuşacaksın? PKK gerçekten öyle olsa konuşmaman lazım. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak altı defadır ateşkes görüşmeleri yapıyorsun, iki yıldır müzakere aşamasına gelmiştir. Ama çıkıp ‘IŞİD’le aynıdır’ diyorsun. Nasıl dağdan indireceksin peki? Çağrı yapmak üzeresin ‘dağdan gelin’ diye. Halk aptal değil sizler işte verdiğiniz bu gazla halkı aptal yerine koya koya öfkeyi büyüttünüz. Bu noktaya getiren HDP değil, sizsiniz, sizin politikalarınız yanlışlarıdır. 

Bu kadar hatanın üstüne bir doğru yapalım diye çaba sarf ettik. Kobani IŞİD’in eline geçerse hem orada barbarlık yaşanacak, hem Türkiye destek gitmesine izin vermediği için hükümet sorumlu olacak, vicdanı onurlu olan herkesin büyük bir kırılma yaşamasıyla karşılaşacağız ve içerideki süreç tümden bitecek. Oluşacak güvensizlikte süreci yürütmek imkansız hale gelecek. Bütün bu kaygılarla biz hükümetle diyalog yürüttük. 
Aldığımız karşılık şuydu: "Biz dememiş miydik, öyle yapmıştınız başınıza bunlar gelir." Aşağı yukarı tavır bu. Yapılan bir iyilik, kapı açıldı iki yüz bin kişi içeri alındı. Bunuda yüzümüze çarpa çarpa anlatmaya çalıştılar. Asla itidali elden bırakmadık bu kişisel bir hırs meselesi değil dedik. Hepimizin felaketi olacak farkında değiller biz yine de gidelim. Önemini zaruretini anlatmaya çalışalım, halen anlamamışlar. Biraz önce milliyetçi muhalefet lideri gücünüz yetiyorsa gidin IŞİD’e karşı savaşın diyor. Hala anlamamış. 

BÜTÜN KORKUMUZ KOBANİ DÜŞERSE ORTAYA ÇIKACAK REAKSİYON 

Senin anlayacağın dilden anlatayım. 'Türk ordusu orada gitsin IŞİD’e karşı savaşsın' demedik. IŞİD’e karşı savaşmak için on binlerce gencimiz var, onları orada tükürüğümüzde boğarız dedik, buna izin vermediler buna. Buna izin vermiyorlar. Yalvaracak bir konuma gelmişiz, 100 yıllık sorunun çözümünden bahsediyoruz. Ermeni'nin Süryani'nin Ezidin'in Şii’nin çözüm arayışından söz ediyoruz. Size yalvaran alçak olsun sizin gibi olsun. IŞİD’in karşısında bugüne kadar asla boyun eğmedik. Bütün kaygımız korkumuz IŞİD’in Kobani’yi düşürmesi karşılığında ortaya çıkacak reaksiyondur. Biz halklarımızın göreceği zarardan korktuk. 

Kardeşiz diye, bin yıllık kardeşlik teranesi altında yaptığınız hakaretlerden tehditlerden utandık. Ortada bir ayıp varsa budur işte. Ülkenin cumhurbaşkanı olmuş adamın konuşmalarına bir bakın. Kobani’de çağrı yaptığımız akşam, merkez yürütme kurulumuz toplantı halindeydi. Bir acil imdat çağrısı geldi oradan. Mürşitpınar sınrı kapısına birkaç metre kaldı. O sınır kapısını almak üzereler acil desteğe ihtiyacımız var dediler.

İKİ HÜKÜMETLE TEMASA GEÇTİK 

İki şey yaptık. Halkımızdan yardım destek istedik, iki hükümetle temasa geçtik. Mürşitpınar’da IŞİD kapıyı ele geçirmek üzere, halkımız sokağa çıksın IŞİD’i protesto etsin, koalisyonun uçakları hem vurmuyor, hemde hükümet duyarsız kalıyor teşhir etsin dedik. hükümetle de irtibata geçtik, atılacak ne adım varsa bu gece atılsın istedik. Yarın Kobani diye bir şey olmayabilir, konuşacak bir şey kalmayabilir. Bu imdat çağrısına yapmamız gereken şekilde, onurlu bir partinin yapacağı en onurlu tutumu gösterdik, halkımızla birlikte sokağa çıktık. Hala o çağrının arkasındayız. O çağrıyla birlikte bütün dünya ayağa kalkınca koalisyon ordusu vurmaya başladı. 40 ülke bir araya gelmişler Kürtler orada kaybetsin diye izliyor.

NE FEDEKARLIK VARSA YAPTIK

Kobani düşmeyecek, yardımı yapıyoruz diyenleri de teşhir etmek istedik. Yaptığınız şu kadarcık yardım için bile burun kıvırmadık teşekkür ettik. Görüşmeler olumludur dedik, çözeceğiz dedik. bunları yapmadık mı? Tek bir hakaret, tehdit, tek bir şiddet çağrımız oldu mu? Bütün bu süre zarfında açıklamalarımızı izlediniz. Ne yaptık? Çözüm olsun diye muhalefet iktidar el ele verelim diye yapmamız gereken ne fedakarlık varsa sonuna kadar yaptık. 

İKİ YÜZLÜLÜĞÜ YAPANLAR ÜLKENİN SAHİBİ OLDULAR 

Biz bunları yaptık diye katil olduk iki yüzlü olduk, iki yıldır bu iki yüzlülüğü yapanlar ülkenin sahibi oldular. Biz düşman olduk, bunlar vatansever oldu: Bu kana eli bulaşmış olanlar hümanist oldu. Her halkın sabrı tahammülü bir yere kadardır. Siz emirle talimatla kadrolarınıza iş yaptırabilirsiniz. Bağırıp çağırınca etrafınızdakiler titreyebilir. Biz onlardan değiliz, bunu anlamadınız mı hala, bunu öğrenmediniz mi? 

ÖLÜMDEN ÖTE KÖY VAR MI? 

Ölümden öte köy var mı? Ölümlerin en acısını yaşattınız. Neyle tehdit ediyorsunuz bizi neyle? Dersim’i yaktınız Maraş’ı faili meçhul cinayetleri KCK operasyonlarına varıncaya kadar. Ne kaldı, boyun eğdik mi? Çözüm barış olsun dedik, masaya oturalım dedik. ne kaldı uygulamadığınız? Kime nasıl bedel ödeteceksiniz? Ölümden öte köy yoktur, her birimizin canı Allah’ın emriyle halkımıza bin defa kurban olur. 

SENİN HABERİN YOKSA BENİM NASIL OLACAK? 

Bakın ısrarla açıklamalarımızda belirttik. Vurun kırın öldürün çağrısını ne yaptık ne örgütledik. Bütün arkadaşlarımız gösteriler demokratik zeminde gerçekleşsin diye o akşam sahalara dağıldılar. Yüzbinlerce milyonlarca insan sokaklara indi. Nereden başladı, kim tetikledi, kusura bakmayın, efendim bilmeniz lazımmış. MİT var, Genelkurmay istihbarat var, jandarma istihbarat var. Senin haberin yoksa benim haberim nasıl olacak? Sen bu dört istihbarat örgütüne rağmen bilmiyorsan HDP nasıl bilecek? Biz miyiz sorumlusu? Madem provokasyon var, neden HDP ile el ele verip sorunu çözmedin de, sınıra gidip Kobani düştü düşüyor açıklamalarını yaptınız. Bingöl’de sizi tuzağa düşürdülerse bilelim. Ama biz sanki vurun yakın öldürün emrini vermişiz gibi bizi katil ilan edemezsin. 

ÖCALAN'IN MESAJINI OKUDU 

Roboski’nin katliam emrini veren, Gezi direnişinde katliam emrini veren, mart 2006’da katliam emrini veren, 140 çocuğu öldürme emrini veren biri olarak sen bize Türkiye’de en son katil diyecek adamsın. Tam tersi arkadaşlar, bütün arkadaşlarımız katliam ve provokasyon olmasın diye çaba sarf etti. İmralı’da iki yıldır görüştüğünüz sayın Öcalan. Okuyacağım şimdi, nasıl geldi diye geyiği yapılan mesaj. Barış dilinin bir tarafı budur, bir tarafı budur. Harf harf okuyacağım. 

'8 Ekim 2014 İmralı Cezaevi'

Son Kobani IŞİD kuşatmasından kaynaklanan şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız. Taraflar dar çıkar bakışlı inatlaşmaları terk etme durumundadır. Bu ortamdan çözüm sürecini hızlandırmanın yolu başarınızla orantılıdır. Hükümetten seri adımlar beklemek çok önemli ve hakkımızdır. Başta çatışma durumunda kaldığımız STK’larla diyalogla çözme yöntemi önemlidir. Bu konularda gerekli hassasiyet beklentisiyle, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle. Selamlar, Abdullah Öcalan” 

BU ÇAĞRI NE ZAMAN YAPILDI İTİRAF ETSİNLER 

Şimdi İmralı’ya heyet göndereceksiniz, basın toplantısı için hazırlık aşamasında olacağız, hükümet şu metinde mutabıkız diyecek, provokasyonları önleyeceğiz diyecek, biz çağrı yapacağız, çaba sarf edeceğiz, Öcalan mektup yazacak. Biz katliamı önlemek için sorumluluğu alacak, bir gün geçecek aradan bu konuda mutabık kaldıklarımız çıkıp katil sizsiniz diyecek. Şu mesaj gelip açıklama yapıncaya kadar öyle demiyordunuz. Beraber çalışalım bu katliam girişimlerini durduralım diyorduk. 

Çıksın inkar etsinler. Ne zaman ki bu açıklama yapıldı bizler itidal çağrısı yaptık. İşte o zaman fırsatçılık yapmaya başladılar. Üç gündür bütün medya organlarıyla cumhurbaşkanı bizzat üç miting yaparak, bizi tehdit ederek hakaret ederek, maaşlı gazetecilerine televizyoncularına talimat vererek bu süreçte sindirmeye çalışıyorlar. Olup bitenlerden HDP’yi sorumlu tutacaklar. E hani ortadoğu’da sizden habersiz kuş uçmazdı? Bak üç günde koltuğunuzun üç ayağı sallandı. Yine bizim çabamızla bu süreci toparladık. Bu mudur karşılığı? Yapmanız gereken bu mudur? Şimdi hala tehditlerini sürdürüyor. Hesabını soracağız, bedelini ödeteceğiz. Biz buyuz böyleyiz, taleplerimiz ortada beklentilerimiz ortada. Sizden korkanlarla biat edenlerle süreci yürütecekseniz sizde çok var zaten onlardan. Biz engel mi oluyoruz? Bolca var onlardan sizde. Onlarla görüşün bakalım nasıl çözüyorsunuz? Süreç sadece bize yarayan bir mevzu değil, Türkiye Suriyelileşmemişse bu süreç sayesindedir.

GEREKİRSE TEK BAŞIMIZA DİRENECEĞİZ 

Bu anlattıklarım eksik olabilir, yanlış bakış açısıyla değerlendirdiğimiz hususlar olabilir. Bütün çıplaklığıyla halkımız bilsin istedik. Bu ortadam bütün bu kızıl kıyamet içerisinde biz yine de birlikte yaşama bir arada yaşama adil eşit özgür bir yaşamı kurma konusunda parti olarak sorumluluk sahibi olduğumuzu hissediyoruz. Biz insanız her şeyden önce. Bu barbarlar ordusuna tecavüz ordusuna karşı gerekirse tek başımıza direneceğiz ve def edeceğiz. Ama bu topraklarda da barışı kardeşliği bu ruhla kurabiliriz. Alevilerin evleri işaretleniyor, IŞİD’in Türkiye’de nasıl örgütlendiğini bilmiyoruz. Uyuyan hücreleri ne yapacak bilmiyoruz. IŞİD uzak bir tehdit değil. Kobani’deki tehdit değil. Kobani yüreğimizdeki direniştir. Onu iyi anlarsak o direnişin türkün Alevinin Arapın feryadı kadının direnişi olduğunu anlarız. 

KÖŞELERİNİ KANALİZASYON GİBİ KULLANANLAR 

Kendi gazetelerindeki köşelerini kanalizasyon gibi kullanan insanlara gazeteci demeyeceğim. Böyle bir şey, bu kadar ucuzluk olamaz. Bu kadar hakareti küfürü tehdidi ucuz bir dille, pespaye bir dile bir medya olamaz. Zannediyorlar ki bunları söylediler, bütün halkların gönlüne serin sular serpildi. Yahu insanların yarısı sizi alkışlıyorsa yarısı da size öfkeleniyor. Ey AKP’nin şakşakçıları yine maaş alın, aldığınız bol paraları yine harcayın. Ama biraz insan olun, namuslu olun ya. Gazeteci olun demiyorum insanlıktan biraz nasibini alın ya. Orada bir tecavüzcü ordusu kardeşlerimizin sınırına dayanmış, sen çıkmışsın bize küfür yağdırmakla uğraşıyorsun ya. Sonra da halk öfkesi HDP çağırdı da şöyle oldu böyle oldu. yahu siz yapıyorsunuz siz. Siz anlayın ki birbirimizi anlamamız kolay olsun. kiminle barış yapacaksınız? Küfür hakaret yağdırdıklarınızla mı? Umut ediyorum bu felaketten 

PATLAMAYA HAZIR BOMBANIN ÜZERİNDE OTURUYORUZ 

Bizler patlamaya hazır bombanın üzerinde oturuyoruz Ortadoğu'da. Bizim şanssızlığımız ne biliyor musunuz, olacakları önceden görüyoruz uyarıyoruz. Birileri bunu tehdit olarak algılıyor. Onlar gerçekleşince bunlar demişti diyor. Biz uyarmak için söyledik. Ortadoğu kalın kitap yazmakla öğrenilmiyor. Bütün bu çözüm arayışlarını bu egemen dille yaklaşarak reddetmeyin. Yine bir araya gelelim, ortak barışımız, kutsal barışımızın üstüne yapılan yanlışları masaya yatıralım, kim ne yanlış yaptıysa tartışalım, bunu yapalım ki siyasi çözüme insanlar inansın. Başaramazsak halk çaresiz değil, bunu gördünüz. Ne sana ne de bana muhtaç olduğunu gördünüz. Öyle bir fırtına gelir ki ne sen kalırsın ne ben kalırım. Neye uğradığımızı şaşırırız. Bunu doğru okuyamayan kaybedecek. 

İnşallah yeni yasama yılının güvenlik yasaları yerine yeni anayasanın demokratikleşme paketlerinin çıkarılacağını arzu ederdik, görünen o ki, sadece Avrupa’nın polisini Almanya’nın polisini örnek alacağız. Önce Almanya’nın bütün özgürlükçü yasalarını çıkaralım sonra polise yetkiler verelim. Altan beyin deyişiyle bizi Taksim’de asabilirsin problem yok.

Güncelleme Tarihi: 14 Ekim 2014, 17:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER