THE POLİTİCS OF İLİZYONİST (Siyasetin ilizyonistleri)

 

Dünyaca ünlü komedyen Charlie Chaplin’in: “Sadece bir şey olarak kalıyorum, o da palyaço. Bu beni herhangi Bir politikacıdan daha yüksek bir düzleme yerleştirir.” Sözleri bana göre çok anlamlı ve önemli.

Siyaset bir sanat veya meslekse bana göre birçoğunun siyasetçi olmak yerine ilizyonist olmaları gerekirdi.

Bu kez köşe yazımda bazı kendini çok akıllı sanan mahlûkatların ve onların tenlerine yapışan parazitlerin aslında hiçte akıllı olmadıklarını, gerçek yüzlerini her ne kadar saklamaya çalışsalar dahi saklayamadıklarını ve kendi çevrelerindeki cüce gövdeli, kuş beyinlilerin de yalakalıklarını isimler vermeden zannımca anlatmaya çalışacağım. Ben bu tür siyasetçilere ise ‘Siyasetin ilizyonistleri’ diyorum nazik tabirle.

Hepimiz zaman, zaman yüzde yüz yalancı, taklitçi, karaktersiz bukalemunların var olduğunu gözlemleriz. Bunların arasında çok renkli simalardan tonsuz suratsızlara kadar birçoğunu sayabiliriz. Her kesimden birilerinde bu maskeyi görmüşüzdür. Görüyoruz ve görmeye de devam edeceğiz.

Ben siyaset ve bürokrasi ekseninde son dönemlerde bu maskaralıkları bolca görüyorum. Teşbihte hata olmaz, afakî bir örnek atalım ortaya ki mevzubahis daha net anlaşılsın. Örneğin, adamın biri açıklama yapıyor, hem de basın mensuplarının huzurunda veya birilerine bir soru soruyorsunuz, bir açıklama gönderiyor mail yoluyla: Diyor ki fındık, fıstık, eee be kardeşim ben sana cevizi sordum, sen bana fındık, fıstık diyorsun. Olur, oda işini görür tek, tek. Sanır ki gazeteciler denizden yeni çıkmış sazan. Oysaki sazanın önde gideni şahsının ta kendisi.Attıkları yalan ulu orta ortada, minareyi çalmış ama kılıfını hiç uyduramamış. Üstüne üstlük yavuz hırsız olmuş, ev sahibini dövmeye kalkışıyor.

Olmaz ki yüzsüzlüğün de bu kadarı. İnsan biraz kıldığı namazdan, ettiği yeminden, boyundan, posundan utanmaz mı? Yok be baba emanete zaten hain bazı kimlikler.

Mesleğim gereği siyaseti de bürokrasiyi de yakından takip ediyorum. Gazetelerin sayfalarını, TV’lerin kanallarını inceliyorum. Bu seçim arifesinde basının konu edebileceği bir siyasi aksiyon yok! Öte yandan sosyal medyaya bakıyorum uffff anam, biz bin yıl geride kalmışız. Maşallah bu siyasetçiler meğersem nede çok ziyaretler gerçekleştirmişler, ne kadar da çok insan ile bire bir prezantasyon yapmışlar, ne kadar çok vatandaşın derdine derman olmuşlar! Tırlar dolusu yardımlar dağıtmışlarda bizim haberimiz yok! Şaşırıp kalıyorum. Yaw adamlar ortalığın tozunu dumana katmışlar da biz bihaberiz. Ama pazarlardaki satıcıların, toptancılardaki toptancılar ya da bazı market sahiplerinin çok şeyden haberi var. Sözüm anlayana…

Yani bizim siyasilerimiz değme ilizyonistlere taş çıkartır. Yoktan var etme güçleri var adeta, olmayanı nasılda olmuş gibi gösteriyorlar! Hayret. Ne büyük yetenek değil mi? Bu alenen kamuoyunu kandırmak, sazan yerine koymak değil mi? Bizi aptal konumuna koyarak oy hırsızlığı için yapılan sahtekarlık değil mi?

Şahsım olarak ne siyasilerin, ne de genel merkezlerinin tedavi edici reçeteler üretmek peşinde olduklarına her ne kadar inanmak ve ümit etmek istesem de inanmıyorum. Görevim gereği sürekli ivme halindeyim, gidiyorum, görüyorum, gülüyorum bu komediye. Ne kadar da yalancı çok. Önümüzdeki günlerde sanırım birçok konu ile ilgili olarak yakın temas halinde olacağız. Mal bu, ne düzeliyor, ne de rayına gidiyor.

Bana göre Charles DeGaulle’nin dediği gibi: “Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir.”

Ne dersiniz dediklerim yanlış olsaydı alt sınıflardaki sefalet, üst sınıflardaki insanlıktan 
Çok olur muydu?

Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE