‘YOK’ DENİLEN HERŞEY OLUYOR NEDENSE

Siyaset arenası doludizgin gidiyor, ALLAH sonumuzu hayreylesin.

Önceki gün Sputnik tarafından yapılan bir açıklama ile eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun yeni partinin kurulduğu mesajını Diyarbakır’dan vereceği duyuruldu. Bununla birlikte döviz kurlarında ve özellikle de gıda üzerinden dönen entrikalarda devreye girince, üstüne üstlük bugün de Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın 23 Haziran sonrası erken seçimin gündeme gelebileceğini söylemesi kafamı tam karıştırdı. Üstüne teşkilatların değişeceği söylemlerine karşın sadece söylemde kalması ise başarısızlığın kabulüne okey vermek olarak anlaşılıyor. Niye anlaşılmasın ki!

Oysaki 2023 yılına kadar seçim olmayacağı yönünde hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanının sayısız kereler açıklamaları olmuştu. Gerçi ne zaman şu ya da bu yok dense tam da o yok denilen şeylerin olduğu da dikkatimden hiç kaçmadı.

İşin en enteresan tarafı 1 Doların 6. 04 TL olduğu o önceki dönem kızılca kıyamet kopuyorken bugün de 1 Dolar 6. 04 TL, piyasalarda sağır edici bir sessizlik var. Bir taraftan kopartılan kıyametler, diğer taraftan sessizlik, ilginç.

Bunun olması hayra alamet değil gibime geliyor. Dana geçen gün bile havaların sıcaklamasına kaşın Pazar fiyatları karşısında ecel terleri döken insanların ki bunlara bende dâhilim şu sıralar sessiz kalmamızda canımı çok sıkıyor. Sanki sinir krizi sonucu inme geçireceğiz gibime geliyor.

Geçim zor, yaşam şartları ağır, gelecek belirsiz, çocuklar bile karamsar, kurumların birçoğu kafana göre takıl modunda bugünlerde. Öte yandan birde tozpembe tabloya karşın hayatın gerçekleri var emeklilik, engellilik, işsizlik gibi.

Bir emeklinin hastaneye gitmesi dahi artık kendisine en az 100 TL’ye patlıyor ki çoğu emekli Bin TL ve Bin 600 TL bandında maaş alıyor. Bu arada bir sır vermek gerekirse ülkede bana göre 3 ana unsur seçimlerde belirleyici rol alıyor. Bunlardan ilki 2018 verilerine göre sayıları 12 Milyon’u ulaşan ve tümü seçmen olan Emekliler, ikinci kritik hat olan ve 2018 verilerine göre kayıtlı sayısı 4 Milyon’u aşan işsizler ve ardından ülkenin yüzde 12’sinden fazlasını, 2017 verilerine göre 8.5 Milyon olanunu oluşturan engelliler.

Bu 3 kategoriye baktığınız zaman bu 3 ana etkili unsurun görünür olduğu, kayda değer alındığını söylemek mümkün mü! diye sormak lazım tüm siyasilere.

Emekli derdini anlatamazken ki anlatsa dahi dinleyenini bulamazken, işsiz zaten suttal diye adlandırılıyor, engelli bireyler ise sanki sağlam, sağlam olanlar engelliymiş gibi muamele görüyorlar. En bariz örneği ise engelli rampalarının önüne park eden araçların dokunulmazlıklarını versek hata olmaz sanırım, maaşlarını söylemeye dilim varmıyor tabi ki.

Velhasıl kelam neresinden tutarsanız tutun tutarsızlığın var olduğu bir kaygan zemin üzerinde patinaj yapıp duruyoruz. Herkes halinden şikayetçi ve herkes bin o kadar mutsuz ve umutsuz.

Yani demem odur ki insanlar mutlu ve umutlu olmak, geleceğe bakarken güven duymak istiyor her alanda. Birileri Türkiye’yi, içinde yaşayanları ve umut etmek isteyenlerini manipüle edip duruyor ve kim bunlar? Topyekûn herkes bu sorunun cevabını arıyor, ben gibi. Bilen bize de anlatsın. Ne dersiniz?

Saygılarımla

Ahmet BEŞENK

YORUM EKLE