‘28 ŞUBATIN DA MAĞDURUYDU…’

 Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu güne kadar ne bir siyasetçiye, ne bir bürokratta, ne de başkasına eyvallahım yok, kimsede kendini dev aynasında görmesin. Ben, bir insan olarak vicdanımın sesini dinler, haberlerimi yaparım, bazı kendini bilmezlerinde bunu böyle bilmesinde yarar var. Sert bir dille eleştirmesini bildiğim gibi hata yapmam halinde özür dilemesini de bilirim. Özür bence büyük bir erdemdir, çok kişide bulunmayan manevi bir duygu olsa bile. Özellikle, yazdığım yazıları farklı mecralara çeken, alçak ve bir o kadar karanlık kimliklerin birer, birer maskelerinin düşmesi de bunun ispatı olsa gerek. Bir önemli husus ta kraldan çok kralcılık yapan suni kimliklerin, yalakalığın salyası akan ağızları ile olur olmaz konuşmalarıdır. Biz kimin, ne olduğunu iyi biliriz, bildiğimizi de bilmelerinde yarar var.

 

Öyle bir zamandayız ki herkes az biraz tehlikeli iken bazı memleket severler ise karanlık yapının insanlarını aklamanın derdinde ki bunda başarılı olduklarını görünce şu anda verilen mücadelenin kendi içinde sabote edilmesinden korkmamak elde değil. Buda gösteriyor ki 2. veya 3. dalgalar olabilir. Zira, kendi çıkarları uğruna birilerini koruyan sözde partililerin bu ihanetleri gözlerimizden kaçmıyor.


Gelelim asıl meselemize, 15 Temmuz tarihini kara bir gün olarak mı hatırlayacağız, yoksa halkın destanı olarak mı bu önümüzdeki süreçte isimlendirilecek fakat yanlış hesapların Bağdat’tan döndüğü bir kez daha kanıtlandı.

 

DARBE GİRİŞİMİNİN olduğu gün ve sonrasını takip eden günlerde, biz haberciler beklide hayatımızın en yoğun günlerini yaşadık. Gerek sosyal medya üzerinden, gerekse bağlı bulunduğumuz kurumda ciddi bir haber ve istihbarat hareketliliği vardı. Tabi uzun yıllardan beridir bu sektörde olmam ve genel itibari ile halkla çok iç içe olmam bilgi sağlanması yönünde ayrı bir hareketliliğe neden oldu.

 

Sanırım Darbe girişiminin ikinci günü olsa gerek bana bir istihbarat geldi, İl Milli Eğitim Müdürü görevden alınacak yönünde. Gelen bilginin doğruluğundan şüphe ettiğim için öyle bir söylentinin olduğu yönünde sosyal paylaşım platformumdan paylaşımda bulundum. Elbette ki bunu yazarken birilerinin altına doğruyu yazacağını umut etmiştim ki öyle de oldu.

 

Doğrusu da İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Aslan yerinde ve görevindeydi. Aslında bu paylaşımı yaparken çok şaşırmadığımı söylesem yalan olur. Zira, kendisi ile ilgili edindiğim bilgiler arasında 28 Şubat olaylarında mağdur olmuş ve yargılanmış bir kimlikti. Tabi, paylaşımım insanların algısında farklı bir eylem oluşturmuş olsa gerek sanki görevden alındığını duyurmuşum imajı oluşturmuş. Aslında o paylaşım şaşkınlığımın sembolüydü. Siz 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı atlatacaksınız ve bunun karşılığında karanlık yönde bir algı oluşacak, olmamalı.

 

Her zaman olduğu gibi Milli Eğitim Müdürü Hasan Aslan, olması gerektiği gibi, darbelerden yara alsa da yaralarını tedavi etmiş ve onurlu bir şekilde görevine devam etmekte. Zaten o yanlış ağlıyı kırmak ve olmaması gereken bir noktaya dikkat çekmek adına da yazımı kaleme alma gereği hissettim. Zira başta ülkemizin, özelde de ilimizin Hasan Aslan gibi kimliklere ihtiyacının olduğu apaçık ortadadır.

 Saygılarımla

[email protected]

YORUM EKLE