Ülke ve bölge genelinde birçok kripto FETÖ’cülerin olduğunu belirten Yılmaz, hem STK başkanlarını, hem de vatandaşları bu ve benzer kişilere karşı uyarıda bulunarak şunları söyledi: “Başta ülkemiz olmak üzere kentimizde de kendini gizlemiş FETÖ’cüler mevcut. Bunlar yarın sokağa çıktıklarında referanduma evet denmesi gerektiğini anlatacaklar mı acaba? Anlatmayacak ki! 1-Bu yapı sokağa çıkmaz, çıkmayacak. Sadece orda, burada, resmi yemeklerde, kahvaltı programlarında, konferanslarda resim çekip medyada paylaşacaklar. Ben bunların gerçek manada halka ineceklerine ihtimal vermiyorum. 2-Var sayalım ki halka indiler, buda sadece medyada paylaşmak içindir.” Dedi.
STK’ların asli görevinin halk ile girift bir yapıda hareket etmek olduğunu ve halka inmeleri gerektiğini de sözlerine ekleyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “STK’lar sivil toplum örgütleridir yani sivil halkın toplandığı, sesini duyurabildiği, halkla iletişimde olan kurumlardır. Bu nedenle STK’lar önemli fakat gelin görün ki artık ülke genelinde her STK kendini bir parti gibi görüyor. Türkiye’de en fazla STK Diyarbakır’dadır. Devlet STK’ları neden kale alıyor? Çünkü sivil toplum örgütü oldukları için, halkın nabzını tutabildikleri için. Gerçekte ise sivil toplumun nabzını tuttuklarına inanmıyorum. Gerçektende vatanımızın, bayrağımızın bütünlüğü için çalışma yapacaklar ise amenna ama yoksa vitrinde poz verip, resimlerde bulunup sadece sosyal medyada paylaşacaklar ise bu millete hesabını yarın öbür dünyada da veremezler.” Dedi.
Referandum çalışması için herkesin yürekten çalışması ve halka inmesi gerektiğini de kaydeden Şükran Yılmaz, kimsenin bu hassa süreçte vitrine oynamaması gerektiğine de vurgu yaptı: “Tabiî ki sivil toplum kuruluşları sahaya inecekler, halkın nabzını tutacaklar ancak şu var, genel olarak referanduma evet denmesini basın önünde yapmak bana mantıksız geliyor. Sadece kravat takıp, kuaförlerden çıkıp gelip basın önünde biz evet diyoruz demekle olmaz. Neden mi, çünkü benim annem toplantılara katılmıyor, benim teyzem, yaşlı ninem, bastonuyla gezen dedem bu toplantılara girmiyor. Basın toplantılarını izlemeyen çok sayıda insanımız var. Halkın içine girip nabzını tutmak gerekir. Muhalefet partilerinden bazılarının yaptığı şöyle bir çalışma var ki tabana inerek halkın nabzını tutuyor. Nedense bizim teşkilatlarımız maalesef ki bunu Diyarbakır için kullanıyorum, basında sahneye, vitrine oynuyor. Bu referandum süreci vitrine teslim edilecek bir süreç değil. Bugün sokağa inilmesi lazım, esnaflara gidilmesi lazım. Bakın sadece sur içinde sadece 3 bin esnafımız yalarında çok sayıda çalışanları var. Bu insanları teker, teker ziyaret ederek kapılarını aşındırmamız lazım. Sokak, sokak, kapı, kapı gezilmeli. Referandumda neden evet denilmesi gerektiği anlatılacak, açık söylüyorum bu referandumun sadece Ak Partiye mal edilmesine karşıyım. Bu referandum sürecinde sadece başkanlık sistemine evet mi hayır mı diyoruzu oylayacağız. Fakat nedense iyi anlatılmadığından dolayı vatandaş Tayip Erdoğan başkan olacak algısı var. Tabiî ki gönlümüzden geçen o ama Tayip Erdoğan başkanlığı mesele değil, başka bir adayda çıkabilir, onunda dile getirilmesi lazım. Halka öyle bir anlatılıyor ki sıkıntılı bir düşünce hakim oluyor. Vatandaş diyor ki biz referandum seçimlerinde gideceğiz Erdoğan’a evet ya da hayır oyu kullanacağız, oda başkan olsun gibi bir düşünce hakim. Bunun doğrusunun anlatılması lazım. Sisteme evet yada hayır diyeceğimiz ve nedenleri anlatılmalı, oylar onun için kullanılacak. Yine söylüyorum vitrine oynama zamanı değil.” Dedi.