DalKurd Yenildi Ama Dünyanın Sonu Değil

Son saniyelerde yenilen gol elbette herkes DalKurd gönüllüsü gibi beni de son derece üzdü.  Henüz sezonun başı ve daha üçüncü maç. Karalar bağlamanın anlamı yok. Umutsuzluğa düşmenin anlamı da yok. Bu süreç her zaman için telafisi mümkün bir süreçtir. Umutsuz ve inançsız değilim. DalKurd’un neler başardığına gözlerimle ruhumla tanığım. Toparlanıp o görkemli günlere kısa sürede tekrar kavuşacağız. DalKurd’un nerelerden geldiğini iyi biliyorum ve elimizde de DalKurd’un alternatifi yok. Açıkçası bütün Kürt coğrafyasında henüz DalKurd seviyesine çıkmış bir takımda yok. Ulaşabildiğimiz en yüksek seviye DalKurd’un bugün ulaştığı seviyedir. Dolayısıyla bütün güç ve imkanlarımızla DalKurd’e destek olmak her Kürt için ertelenemez bir ahlaki görevdir.

Bugünden yapılacak bir takım şeyler mutlaka vardır. Oyuna bakıp nelerin eksik olduğunu görmek, her futbol sevdalısının kolayca teşhis edeceği şeylerdir. İşte şimdi tam zamanı. Bu eksikleri sıralayıp bir tartışma gündemi yaratmak lazım.

İlkin takım her bakımdan çok güçsüz bir performans sergiliyor. Belli ki takımın maç kondisyonu çok zayıf. Belki, sezon öncesi ağır yüklemelerin sonucu da olabilir bu durum ya da tam tersi, sezon öncesi hazırlık kampının son derece verimsiz geçirilmiş olması da nedenler arasında sayılabilir. İster böyle ister şöyle, bu takıma güç, kuvvet ve dayanıklılık ekmek gerekiyor. Jönköpings maçının son dakikalarında takım o kadar bitkin düştü ki, gol geliyorum demeye başladı. Nitekim 91. Dakikada da gol geldi. Ferhat Ayaz en çabuk yorulan oyuncu oldu. Ahmed Awad hiç kendini yormamasına rağmen o da yorulanların başında geliyordu.

İlk yazımda belirtmiştim. Bu iki oyuncuyu sahaya sürecekseniz, onlara göre bir oyun planı yapmak zorundasınız. Yoksa fiilen bu iki oyuncu takımı sekiz kişi olarak bırakıyor. Yazık. Bunu yapmayın. Bu oyuncular dar alan oyuncuları. Öyle ileri geri koşacak cinsten oyuncular değil. Ahmed Awad zeki ama çok ağır ve güçsüz. Ferhat Ayaz çok hızlı ama pek zekice işler yapmıyor. Bu maçta da son derece çorak bir alanda dripling yapmaya çalışıyordu. Topu sürmenin imkansız olduğu bir zemin de, hızı ile rakip ekarte etmeye çalışmak, pek akıllıca değil.

Maç kondisyonu zayıf her takım gibi DalKurd de maçın ilk yirmi dakikasından sonra aşırı pas hataları yapmaya başladı. Zayıf adale gurupları, beynin talimatlarını doğru şekilde yerine getiremez. Öyle pas hataları yapıldı ki, top açıkça taç çizgisine atılmaya başlandı. Bu olmaz. Bu kabul edilemez. Çünkü DalKurd hızlı, tempolu oynayan bir takım değil. Dolayısıyla ayağındaki topu selametle arkadaşına ulaştırmak yerine taç’a vurmak kabul edilmez.

Defans, hala hem yerleşim hataları yapıyor hem de çok kolayca kenardan rakibin korner çizgisine inmesine izin veriyor. Top rakipteyken, defans orta saha bloğu,hiç birleşip rakip için aşılmaz set haline gelmiyor. Aynı şekilde top DalKurd’e geçtiğinde de defans ve orta saha bloğu birbirine pas seçeneği olamıyor. Dolayısıyla pas opsiyonları daralıyor ve her oyuncu açıkça geriye doğru oynamaya başlıyor.

Gerçi geriye doğru oynamak DalKurd ataklarına rahatlık ve kolaylık getirmiyor, çünkü aynı şeçeneksizlik biraz daha geriye taşınmış oluyor. Bir oyuna sahip olmak demek her bölgede pas seçeneklerine sahip olmak demektir. Pas ve şeçenekleri önceden organize edilmemişse bir oyuna sahip olmak mümkün olmaz. Oyun bütünüyle kendiliğinden ve doğaçlama olur.

DalKurd Jönköpings maçında hiç hücuma çıkmadı. Var olan hücum girişimleri bütünüyle doğaçlamaydı.

Bu sorunları çözmek çok basittir. Biraz ciddiyet,biraz iş ahlakı ve basit bir oyun kurgusu her şeyi hal etmeye yeter. Ama birileri bu sorunlar ile ciddiyetle ilgilenmezse, tıplı Ahmed Awad’ın 41. Dakikadaki hali gibi, inançsız, kararsız ve sorumsuz bir ruh hali bütün takımı pençesine alır.

YORUM EKLE