Hayal Gücünün Yaratıcılığı ; Ajax.

Ajax oyununun ortaya çıkardığı dinamik enerji, post-romantizm sonrası yeşermekte olan bütün ütopyacı umutları, hayal gücünün sınırlarını zorlayacak şekilde, futbolu ve oyunu yeniden romantizmin, derin ve sert dalgalarıyla buluşturmaya aday görünüyor. Skorun ve salt yenme başarısının, kesin biçimde manipüle ettiği bu şahane oyunun, bugünlerde endüstriyel ödüller ile esaret altına alınmış olması, Ajax ve onun oynadığı oyunun sahne almasına engel olamadı.

Biliyorum, bu oyunu anlamak ve bu oyunun hissettirebildiği bütün duyguları yaşamak, o dönemin ürünü olan bugünkü zihnimiz için çok çetin bir soru ve soruna dönüşecektir. Bir kez bu oyuna tanık olduktan sonra, yaşamak anlamından öte ve ondan ziyade, o dönemin ürünleri olduğumuz anlamında biz de post-romantikler olduğumuz için, bunun ne kadar acayip, tarihsel açıdan ne kadar özgül bir fikir olduğunu fark etmemiz zordur. Bir adet ver-kaç’a, iki adet ‘’orta kesmeye’’ tav olan yavan ruh, romantizmin şarkı ve şiirselliğini imgesel düzeyde hissettiren bu oyuna burun kıvıracaktır. Kimin umurunda! Ajax, şiir gibi oynamıyor, Ajax Olympos’ta şarkı söylüyor.

Aslında betimleyici bir terim olan “gayri şiirsel” yavan, sıkıcı ve ilhamdan asla nasiplenmemiş, geleneksel oyun, en olumsuz anlamını, Ajax’ın bu yeni oyun anlayışından alıyor, çünkü Ajax’ın oyunu, “geleneksel oyunu” çıplak şekilde spot ışıklarının önüne itiyor. Çirkinlik bütün ihtişamıyla yalnız kalıyor.

Zavallı Tottenham, İngiltere’de olguları fetişleştiren, insan ilişkilerini piyasa ilişkilerine indirgeyen ve kar getirmeyen her şeye bir süsleme gözü ile baktığı, her sanatsal olguyu kenara atıveren kaba saba, zevkten mahrum bir faydacılığı temsil ederken, Ajax’ın anaforuna yakalandı. Aslında bir şey itiraf etmem gerekirse, Tottenham, benim çocukluk dönemimin ilk göz ağrılarından biriydi. İngiltere’de tuttuğum sempatizanı olduğun takım oydu.

Ajax’ın oynadığı oyunu ilerde çok konuşacağımızı tahmin ediyorum. Bu oyunun estetik harikalığına dair epey birikmiş cümlelerimiz olacak. Detay planların nüanslarıyla irdeleme fırsatını bulacağız. En azından ben öyle yapabileceğimi düşünüyorum.

Tottenham maçının Ajax açısından en dikkate değer yanı, bütün maçın belirli bir pas dolaşım modeliyle ve bu modeli var eden ona hayatiyet kazandıran belirgin bir pas tipiyle oynamasıydı. Bu iki kavramı çok sıkça kullandığımı hatırlıyor, biliyorum. Çağdaş futbolun olmazsa olmaz bu iki kavrama son tahlilde gelip dayanağını hissediyordum. Daha doğru bir ifade ile öngörüyordum. Ajax beni haklı çıkardığı için mutluyum.

Bu oyunun gerçek sınavı hiç kuşkusuz eğer Barselona finale kalabilirse, işte o zaman yaşanacak. Liverpool hala fizik ağırlıklı bir oyun oynuyor, dolayısıyla Liverpool karşısında bu oyunun gerçek tadına ulaşmak biraz buruk tat bırakacak damaklarda. Ama Barselona maçı, planlanmış akıl ile estetik aklın, üst seviyede bir kapışmasına vesile verecek. O nedenle ben Barselona’nın finale kalmasını arzuluyorum. Ajax gerçek rüşt ispatını o maçta yapacak.

YORUM EKLE