Halkı Askerlikten Soğutma Suçu

Sekiz Mart sabahı aslında her şey ters başladı. Sanki yolunda gitmeyen bir şeyler varmış gibi. Duruşmayı kaçırmamak için saatimi sabahın yedisine kurmuştum. Alarm tam saatinde çaldı ve tam zamanında kalktım. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra evden çıktım. Yolun yarısında cep telefonumu evde unuttuğumu fark ettim. Önce dönüp dönmeme konusunda tereddüt geçirdim ve sonra ne olur ne olmaz diye eve döndüm ve telefonu aldım. Bu gecikme bana taksiye binme olarak yansıdı. Nihayet Kazlıçeşme’ye varmıştım. Niyetim Kazlıçeşme’den Ayrılıkçeşmesine, oradan da Kadıköy-Tavşanlı Metrosuyla Kartal Anadolu adliyesine ulaşmaktı. Kazlıçeşme anababa günü gibiydi. Belli ki Marmaray'da bir sorun vardı. Tam otuzbeş dakika baybettim ve hala Marmaray ortalıkta görünmüyordu. Efendim, deneme sürüşleri yapıyorlarmış. Seçim yatırımı için erken açmayı planlıyorlarmış, tabii işler de zıvanadan çıkmış.

Mecbur bir taksi daha çevirdim ve Avrasya Tünelinden karşıya geçmeye karar verdim. Avrasya tünelini çok çabuk geçtik, ama kısa süre sonra karşının E-5 trafiğine takıldık. Araba yürümüyor, zaman hızla akıyor, olacak gibi değildi. Taksiden E-5 in ortasında indim. Önce anayolu sonra yanyolu bir deli gibi aştım ve Bostancı Metrosuna ulaştım. En sonunda düzgün işleyen bir araç bulmuştum.  Duruşma 10.20 geçeydi, ben Adliyeye ulaştığımda saat 10.10 du. Kapıdaki güvenlikçiye ‘’mahkemem var geçebilir miyim’’ dedim. ‘’Aceleniz varsa alt katta sıra yok oradan giriş yapabilirsiniz’’ dedi. Alt kata indim. Turnikelerden geçtim ve nihayet Adliye sarayının içindeydim. Avukatım M.Ali Başaran’ı aradım. 1.Kat.B bloktayım dedi. Sordum, buldum ve Avukatımla buluştum.

Henüz mahkeme işbaşı yapmamıştı. Bizden önce bir duruşma vardı. Biz ikinci sıradaydık. Avukatımla savunma konusunu gözden geçirdik. Mübaşir adımı okudu ve içeri duruşma salonuna geçtik.

Hakim otuz beş kırk yaşlarında dinç ve genç biriydi. Göz göze gelmemeye özen gösteriyordu ya da ben öyle anladım. Önündeki dosyaya biraz göz attı ve sonra  ‘’ Hakkınızdaki iddiaları biliyorsunuz, bu dosyada yazılı olan şeyler size mi ait ‘’ dedi. ‘’ Evet’’ dedim. Okudu. ‘’Askerliğe gitmeyin, Diskoya gidin, Asker kaçakları benim kahramanımdır’’ Evet dedim. Bütün bunlar bana ait. Ben yazdım. ‘’ Peki ne diyorsunuz’’ dedi.

Her şeyden önce bugün burada bu tuhaf suçlamalar karşısında kendimi savunmayı düşünmüyorum. Daha doğrusu artık bu konudaki savunmalar beni utandırıyor ve onurumu rencide ediyor. Önce askeri mahkemeler şimdi de sivil mahkemeler, bıkıp usanmadan hakkımda bu davaları açmakta hiçbir bies görmüyorlar. Şu anda görülmekte olan dava aynı konuda hakkımda açılan beşinci davadır. Bütün diğer davalarda aslında duvara karşı konuştuğumu içim acıyarak deneyimledim. O nedenle kendimi bir suçluymuş gibi savunmayacağım.

Ama eğer izin verirseniz bu mahkemeye iki soru sormak isterim. Eğer mahkeme lütfedip bu sorularıma yanıtlar oluşturmaya çalışırsa, bence burada oluşumuzun amacı hasıl olmuş olur. Esasen burada oluşumuzu temellendiren, olgu, Zorunlu Askerlik Yasasıdır. Bağlam olarak hepimiz burada zorunlu askerlik yasasından söz ettiğimizi biliyoruz. Ama gelin görün ki, bugün Türkiye’de ikinci bir askerlik yasasıda yürürlükte. Adı Bedelli Askerlik Yasası olan bu yasa, yasal ve meşru olduğu için zorunlu askerlik yasasını delmiştir. Çünkü, bedelli askerlik, askerlik yapacak olanlara bir inisiyatif ve tercih sunmaktadır. İnisiyatif ve tercihin olduğu yerde ‘’ zorunluluğun’’ mecburiyeti ortadan kalkar. Üstelik bedelli askerlik satın alındığı içinde artık bir ahlaktan ve ahlaki üstünlükten söz etmek mümkün değildir. Nerdeyse kutsallık atfedilen askerlik satın alınabildiği için artık sadece bir metadır. Ve bildiğiniz gibi alınıp satılan her meta Pazar içindir, halk için değil. Dolayısıyla burada halkı değil de belki pazarı soğutmak suçu söz konusu olabilir.

İkinci sorumda şudur. Bana, hangi askerliği halktan soğuttuğum açık seçik biçimde ifade edilmedir. Söz gelimi 1960 yılında 1971 yılında 1980 yılında 1998 yılında ki- bu postmodern darbe olarak tarihteki yerini almıştır- ve en son olarak 15 Temmuz 2016 yılında yapılan ve 250 insanın barbarca öldürülmesiyle sonuçlanan darbeci askerliği mi halktan soğutmuşum?

Hangi askerliği halktan soğuttuğum yeterince açık değil. O nedenle tekrarlıyorum 1- darbeci ve vesayetçi askerliğimi halktan soğutma suçunu işledim ya da 2- alınıp satılan metalamış Bedelli askerliği mi?

Hakim hiçbir yorumda bulunmadı. Kararımı 2 temmuz da açıklayacağım dedi. Eğer ceza verirsem hükmün geri bırakılmasını ister misin dedi. Evet dedi. Cezaevine girmekten iyidir.

YORUM EKLE