Ne Hizbullahçıyım Ne HÜDA-PAR'lı!

HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile uçakta yaşadığı tartışma ile gündeme gelen Diyarbakırlı Abdülvahap Kaplan, Demirtaş'ın iddialarının aksine Hizbullahçı veya HÜDA-PAR üyesi olmadığını belirterek, 'Demokratik tepkisini ortaya koymuş bir Müslümanım' dedi.

Ne Hizbullahçıyım Ne HÜDA-PAR'lı!
30 Ekim Perşembe 21:20 Diyarbakır-Ankara uçağında karşılaştığı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a tepki gösteren Diyarbakırlı Abdülvahap Kaplan, Demirtaş ve medya organlarında iddia edildiği gibi Hizbullahçı veya HÜDA-PAR üyesi olmadığını söyledi. Kendisini mütedeyyin bir Kürt olarak tanımlayan Kaplan, olay günü ve sonrasında yaşananları anlattı. 6-8 Ekim olaylarında yaralanan oğlu Cihat Kaplan ise babasının haklı olarak tepkisini dile getirdiğini söyledi.

Uçakta Yaşananlar

Kendisinin işleri, eşinin ise bir yakınının düğününe katılmak üzere 30 Ekim tarihinde Ankara uçağına bindiğini söyleyen Abdülvahap Kaplan yaşananları şöyle anlattı: “Uçağa binip yerimize oturduk. Ben ve eşim önden üçüncü sırada oturuyorduk. Uçağın kalkmasına çok az bir süre kala Selahattin Demirtaş’ın uçağa bindiğini gördüm. En ön sıraya oturdu. Eşime, benimle ininceye kadar konuşmamasını söyledim. Kendimi tutmaya çalıştım. Ancak 6-8 Ekim olaylarında oğlum ölümden yaralı kurtulmuş, pek çok arkadaşımın çocukları gözümün önünde ölmüşlerdi. HDP’lilerin deyimiyle 'demokratik tepkimi' ortaya koymaya karar verdim. Sonra duyulursa çarpıtılmasın diye ses kaydı almanın doğru olacağını düşündüm. Ses kaydı da işte bu.”

İşte Ses Kaydının Çözümü

Abdülvahap Kaplan’ın kaydettiği ses kaydının çözümü şu şekilde:

Abdulvahap Kaplan (AK): Selahattin Demirtaş 1 Kasım için tekrar sokak talimatı verdin ABD'li dostlarının yanına gidiyorsun.

Selahattin Demirtaş (SD): Terbiyesiz.

AK: Ulan terbiyesiz sensin. Tarih seni unutsa da, Amed'in Müslümanları seni unutmayacak. Benim oğlum yaralıdır ulan, sen ne diyorsun? Selahattin, ben öyle bir kelime kullanmadım sana. Terbiyesiz he? İyi bak bu yüzü iyi tanı, ben seni çok iyi tanıyorum. İneceğiz.

SD: Ulan Allah'tan başka kimseden korkumuz mu var terbiyesiz? Senin bütün çetelerin peşimizde be terbiyesiz.

AK: Ulan ben terbiyesiz demedim. Benim oğlum yaralı, oğlum. Ben yanlış bir şey dedim mi? Terbiyesiz kelimesini kullandım mı? Ulan Selo!

SD: Bana hakaret ediyorsun.

AK: Senin adamların burada erkek gibi konuşsun, ilk olarak kim hakaret etti? Benim oğlum hastadır. Onların deyimiyle ben demokratik tepkimi ortaya koydum. Şiddet kullandım mı? Ulan milletvekilidir, on defa terbiyesiz diyor, ben mi devam ettirdim? Benim içim yanmış, oğlum kurban eti dağıtırken vurulmuş ve şu anda hastanede. Amed sokaklarında senin milletvekilliğin sökmez Selo!

SD: Sen bana hakaret ettin.

AK: Ben de seni bugüne kadar adam biliyordum.

a-vahap-kaplan

Abdülvahap Kaplan, Demirtaş'tan medya üzerinden özür bekliyor.

‘Uçaktakiler Hak Verdi’

Demirtaş’a saygısızlık yapmak gibi bir niyetinin de olmadığını belirten Abdülvahap Kaplan Demirtaş’ın kendisine müdahale eden korumalarının çok nazik olduklarını ifade etti.

“Beni susturmak için gelen korumaları naziktiler. Gözlerine baktığımda bana hak verdiklerini anladım. Demirtaş’ın bana ‘çeteci’ demesiyle arkasında oturan bir kaç kadın da ‘Alın bu çeteciyi’ dedi. Bunun üzerine uçaktakilere dönerek ‘Ben çeteci değilim. Benim oğlum yaralı arkadaşlar’ deyince uçaktakiler de başlarıyla onaylayarak hak verdiler. Çünkü haklı olduğumu biliyorlardı.”

Karakol’da Özür

Uçaktan indikten sonra gittikleri karakolda Demirtaş’ın uçaktakine nazaran daha sakin ve yapıcı olduğunu da aktaran Kaplan orada aralarında geçen konuşmaları şu sözlerle anlattı:

“Karakolda özür diledi bizden. ‘Senin çocuğun da ölenler de benim canımdır’ dedi. Kendisine Diyarbakır’da mütedeyyin çevrelerin defalarca saldırıya uğradığını anlatarak ‘Bir kere çıkıp özür dilediniz mi’ diye sordum. ‘Burada değil, çıkıp televizyondan özür dile’ dedim. Eşim de ‘Yasin Börü’nün annesi olsaydım sizi ellerimle boğardım' dedi. Bizden şikâyetçi olmadı. Biz de kendisinden olmadık.”

‘Yumruk Atabilirdim’

İmam Hatip mezunu ve Müslüman biri olduğunun altını çizen Abdülvahap Kaplan uçaktaki tartışma sırasında yakınına kadar gelen Demirtaş’a yumruk atabilecek mesafede olduğunu ancak bunu aklından dahi geçirmediğini de belirterek ‘Müslüman kimseye zulmetmez’ dedi.

“Benim oğlum olaylarda ölmüş bile olsaydı o gün tepkim yine öyle olurdu. Tartışma sırasında yakınıma gelmişti. İsstesem yumruk bile atabilirdim. Ama aklımdan dahi geçmedi. Çünkü Müslüman barışçıdır, bizim barışımız da onların ki gibi savaşla eşanlamlı değildir. Çözüm sürecine inanıyor ve destekliyorum. O gün karşılaşmamız tevafuk. Bugün karşıma çıksa yine aynı demokratik tepkimi ortaya koyarım.”

‘Oğlum Ölecekti’

Abdülvahap Kaplan’ı sinirlendiren olay 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da yaşandı. “7 Ekim günü saat 15:20 gibi oğlum Cihat’ı aradım. Diyarbakır’da ondan fazla İslami STK’nın kesmiş olduğu kurban etlerini dağıtmaya çıkmıştı. ‘Babacığım son iki aile kaldı’ deyince ona HDP’lilerin yürüyüşünün olduğunu, olayların çıkabileceğini söyledim. Dağıtımı da ertesi güne ertelemesini söyledim. ‘İnsanlar bekliyorlar, gözleri yolda verip hemen geliyorum’ deyince ben de onayladım. Aradan 15-20 dakika geçtiğinde büyük oğlum Mazlum aradı. “Baba Cihat’ı vurmuşlar’ dedi. Derhal hastaneye koştum. 15-20 tane yaralı, doktorların müdahale etmelerini bekliyorlardı. Oğlum kafasından vurulmuş, satırla da eli parçalanmıştı. Çocukların çoğunu tanıyordum. Kiminin elinde hala et poşetleri vardı. Gözyaşlarımı tutamadım.”

‘Hastanenin Önünde Vurdular’

Oğluna müdahale başlayınca sigara içmek için hastanenin kapısına çıkan Abdülvahap Kaplan burada da birinin vurulmasına şahit olduğunu anlattı. “Cumali Güneş diye bir genç vardı. Aniden yere düştü. Tansiyonu düşmüştür diye düşündüm. Gidip çevirince göğsünden vurulduğunu gördüm. Hastaneye de saldırdılar. Ambulans şoförü geldi kan revam içinde. Dövmüşler ve haber göndermişler. Demişler ki "Hastaneyi boşaltın, yaralılarla birlikte yakacağız.' Hemşireler korkudan bağırıp çağırıyorlardı. Çocuklar sahipsiz ve perişan durumdalardı.”

‘Et Dağıttığımız Aileler Hedef Gösterdi’

Ölümden son anda kurtulduğunu anlatan Cihat Kaplan ise şunları anlattı: “İskanevleri semtinde et dağıtıyorduk. Babam telefonla arayınca son iki aile kaldığını söyleyerek devam ettim dağıtmaya. Sokağa çıktığımızda balkonlardan kadınlar bizim için ‘IŞİD’çi diye bağırarak hedef gösterdiler. Et verdiğimiz kadınlardan birisi de IŞİD’ci diye bağırıyordu. Grup bize yöneldi. O sıra kurşunun sesini duydum ve kafamda bir acı hissettim. Elimi attığımda yüzümün tamamen kan içinde kaldığını gördüm. Başka biri satırla saldırarak elime vurdu. Arkadaşlarla kaçarak sokak arasına park ettiğimiz arabamıza ulaştık. Ağabeyim de yetişti. Hepimiz yaralı olduğumuz için o kullandı arabayı. HDP İl Binası yakınlarında yolu tamamen kapatmışlardı. Burada da taşlarla sopalarla saldırdılar. Arabamız delik deşik olmuştu. Abim hızla bariyerlere vurarak geçtiğinde ben kan kaybından bilincimi yitirdim. Gözümü açtığımda hastanedeydim.”

Cihat Kaplan ‘Babam Haklı’

Demirtaş ile tartışan babasına hak veren Cihat Kaplan, Demirtaş’ın da baba olduğunu ve bunu anlamasını beklediğini söyledi.

“Yasin Börü benim arkadaşımdı. Onunla birlikteydik. O öldü, ben kurtuldum. Kurşun kafamı sıyırmış. Babam evladı için haklı bir tepki koymuş. Saldırmamış, hakaret etmemiş. Demirtaş o gün çağrı yapıp insanları sakinleştirseydi bu kadar insan ölmezdi.”

DİYARBAKIR SÖZ GAZETESİ

Güncelleme Tarihi: 07 Kasım 2014, 12:48
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER