Uludere'de 34 Kişinin Ölümüyle İlgili Takipsizlik

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının kararından: "Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz.

Uludere'de 34 Kişinin Ölümüyle İlgili Takipsizlik

 Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının, 28 Aralık 2011'de "Şırnak'ın Uludere ilçesi güney sınırı ötesinde 34 kişinin ölümüyle ilgili ihmal iddiaları" üzerine yürütülen soruşturmada 5 şüpheli hakkında verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararında, "Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davasını açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldığından, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir" ifadesine yer verildi.

Kararda, hava harekatı sonrasında, "takip edilen gruba karşı alınan tedbirler kapsamında arazide görevlendirilen ve ilk hava taarruzunun yapılması sonrasında birliğe dönmesi emredilen, beraberinde bir tim ve köy korucuları Mesut Encü ve Hüseyin Ürek'in bulunduğu Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Vehbi Göçmen'in, saat 22.20 civarında, Ortasu Köyü girişinde bir grubu paniklemiş halde, el kol hareketleri yaparken gördüğü" belirtildi.

Araçtan inen Göçmen'e, köy halkından Lezgin Encü tarafından, "Bizim çocuklar kaçaktan gelirken uçaklar bombalamış" dediği bildirilen kararda, köyün Muhtar Vekili Ubeydullah Encü'nün de Göçmen'i arayarak, kaçakçıların bombalanıp, bombalanmadığını sorduğu aktarıldı.

Kararda, "Göçmen tarafından, böyle bir şeyin olamayacağının, teröristlerin bombalandığının söylendiği, bilahare kendisine iletilen hususları Albay Hüseyin Onur Güney'e ve İlçe Jandarma Komutanı Alper Çetinkaya'ya telefonla ilettiği, bu saate kadar köy halkından kimsenin köyden kaçakçılığa gidenler olduğunu askeri yetkililere iletmediği maddi vaka olarak tespit edilmiştir" ifadesi kullanıldı.

-TSK'nın silah kullanma yetkisi

TSK'nın, özellikle Irak'ın kuzeyinde, teröristle mücadele ederken hangi şartlarda silah kullanma yetkisine sahip olduğunun tespiti gerektiği belirtilen kararda, sınır ötesi harekata imkan veren TBMM kararı anımsatıldı.

Karar uyarınca, Bakanlar Kurulu tarafından, yurt içinde teröristlerle kurulan sıcak temasın, teröristlerin yurt dışına kaçmaya kalkışmaları halinde kesilmeyerek, Irak'ın kuzeyinde de sürdürülmesi, istihbarat kaynaklarından alınacak bilgiler doğrultusunda acil nokta operasyonları gerçekleştirilmesi ve planlı askeri harekat yapılması amacıyla yetkilendirildiği, söz konusu yetkinin TBMM kararında belirtildiği üzere uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tedbirleri alma görev ve sorumluluğunu da içerdiği belirtilen kararda, TSK'ya yetki veren TBMM ve Bakanlar Kurulu kararlarının, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın devletlerin meşru müdafaa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terörizmle aldığı kararlar ve uluslararası uygulamalar çerçevesinde, devletlere tanınan meşru müdafaa hakkı kapsamında, Anayasa'nın 92. maddesi uyarınca alındığı bildirildi.

TSK'nın verilen görev kapsamında, Irak'ın kuzeyinde terörist olarak değerlendirdiği hedef ve tehditleri bertaraf etme yetki ve sorumluluğu bulunduğu belirtilen kararda, "Bu tespit sonrasında, soruşturma konusu olayda müdahale edilen grubun, bölücü terör örgütü mensupları olarak değerlendirilmesinde bir kusurun olup olmadığının ve kusur varsa bu kusurun ceza hukuku açısından bir sorumluluk doğurup doğurmayacağının belirlenmesi gerektiği değerlendirilmiştir" ifadelerine yer verildi.

Bu tespitin yapılabilmesi için soruşturma konusu olayın gerçekleştiği zaman ve mekanın taşıdığı şartlar ile karar alma sürecini hangi bilgilerin etkilediği hususlarının incelendiği belirtilen kararda, İnsansız Hava Aracı (İHA) ile tespit ve takip edilen grubun ilerlediği güzergahın bulunduğu Uludere ilçesinin güneyinde, Irak topraklarında "Sinath-Haftanin" olarak adlandırılan bölge hakkında istihbarat birimlerinin tespitleri özetlendi.

-İstihbarat bilgileri ve tespitlere dikkat çekildi

Kararda, 29 Eylül 2011-27 Aralık 2011 arasında elde edilen istihbarat birimlerinin tespitleri 47 madde olarak aktarıldıktan sonra, "Haftanin bölgesinde Aralık 2011 içerisinde teröristler arasında yapılan 300'e yakın telsiz görüşmesine ait kestirme tespit edildiği, bu sayının geçmiş yıllara oranla yoğun bir artış gösterdiği tespit edilmiştir" değerlendirmesinde bulunuldu.

Bu bilgiler haricinde, bölgedeki sınır hattı üzerinde konuşlu askeri üs bölgelerine Irak'ın kuzeyinden taciz atışları yapıldığına, bu atışlara karşılık verildiğine ve gözetleme sahalarında terörist olduğu değerlendirilen pek çok ısı kaynağı tespit edildiğine dair bilgiler bulunduğu kaydedilen kararda, Gülyazı Jandarma Karakol Komutanlığının sorumluluk sahasında 2009'da 31, 2010'da 108 ve 2011'de 49 kaçakçılık olayının ortaya çıkarıldığına dikkat çekildi.

Şırnak İl Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesinde yapılan kaçakçılık soruşturmalarında uzun ve kısa namlulu silah, şarjör ve mühimmat gibi ruhsatsız olarak bulundurulması suç teşkil eden malzemeler ele geçirildiğine işaret edilen kararda, belirtilen istihbarat bilgileri ve alınan duyumlar üzerine bölücü terör örgütü mensuplarının Uludere kırsal alanını muhtemel geçiş güzergahı olarak kullanıp, yurt dışına çıkacaklarının değerlendirildiği bildirildi.

Bölgeden sorumlu 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı tarafından, 28-29 Aralık 2011'de sürecek "Aralık 2011 Yıldız Operasyonu" isimli bir harekat planı hazırlandığı, operasyonda arazide pusu-dinleme, keşif-gözetleme faaliyeti icra edileceğinin kararlaştırıldığı anlatılan kararda, plana Şırnak Valiliğince 28 Aralık 2011'de "Olur" verildiği belirtildi.

Kararda, 21 ve 27 Aralık 2011'de Fehman Hüseyin'in telsiz kestirmelerinin tespit edilmesi üzerine ilkinde Karaçalı Üs Bölgesi'nin 4 kilometre kadar güneyine ani hava taarruzu, ikincisinde ise üs bölgesinin 3 kilometre kadar güneyine topçu atışı yapıldığına yer verilerek, "TSK'nın kış tertiplenmesi kapsamında sınır hattındaki Düğün Dağı, Karaçalı ve Beyaz Tepe üs bölgelerinin boşaltıldığı, Geymişule ve Berkur Tepe üs bölgelerinin dolu olduğu, tespit edilen istihbarat bilgileri kapsamında Genelkurmay Başkanlığı tarafından en son 28 Aralık 2011 saat 14.00'te Şırnak ve civarında birliklerin, terörist bir saldırıya karşı mesajla uyarıldığı tespit edilmiştir" ifadeleri kullanıldı.

-Değerlendirmeler

Kararda, istihbari bilgi, duyum ve arşiv kayıtları dikkate alınarak, hava harekatı kararı alınmasında değerlendirilen şu maddelere yer verildi:

-Olayın, Irak'ın kuzeyinde otorite boşluğu yaşanan, bu nedenle bölücü terör örgütünün barınma, eğitim, lojistik destek ve Türkiye'ye giriş-çıkış ile saldırılarda kullandığı Sinath-Haftanin bölgesinde gerçekleşmesi,

-Sınır hattının kuzeyinde bulunan köy sakinlerinin bazılarının sınır kontrolünün yeterince sağlanamamasından istifade ederek, bölgeyi kaçakçılık faaliyetinde kullanmaları, bölgenin fiilen terör örgütünün kontrolünde olması nedeniyle kaçakçılık faaliyetlerinin örgütün bilgi ve izni dışında yapılmasının mümkün olmaması,

-Bölgeye ait son döneme ilişkin yetkili istihbarat birimlerince iletilen bilgi, duyum ve arşiv bilgileri kapsamında, özellikle bölgeden sorumlu birlik komutanlıklarında ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında olay öncesi son bir aylık dönemde bölgede terörist yoğunlaşmasının olması, bölgeden Şırnak kırsalına terörist geçişlerin yapılacağı ve sınırı geçen teröristlerin sansasyonel bir saldırı gerçekleştirecekleri hususunda yoğun bir beklentinin oluşması,

-Uzman raporlarından ve izlenen görüntülerden anlaşılacağı üzere İHA görüntülerinden ısı kaynaklarının boyut ve hareketlerine dayanılarak, nitelikleri hakkında (araç, insan, hayvan gibi) tahmini değerlendirmeler yapılabilmesi, bu tanımlama dışında diğer niteliklere (terörist, kaçakçı, çoban vb) ilişkin kesin bir değerlendirme yapılamaması, dolayısıyla İHA tarafından tespit edilen ısı kaynaklarının başkaca bilgiler ile ilişkilendirilerek tanımlanmasının gerekmesi, bu kapsamda mevcut istihbarat bilgileri dikkate alınmaksızın, sadece İHA görüntülerinin incelenmesi ile yapılan değerlendirmelerin, alınacak karar açısından belirleyici nitelikte olamayacağı,

-Terörist geçiş veya saldırı olacağına dair beklenti ile tanık ve şüphelilerin beyanlarında belirttikleri gibi, olay günü İHA tarafından tespit edilen ve insan olarak değerlendirilen ısı kaynaklarının sayısının çok olması ile yük hayvanı ve insan oranının kaçakçılık faaliyetlerinde ele geçirilen yük hayvanı ve insan oranından insan sayısı açısından fazla olması, ısı kaynaklarının aralarındaki mesafeleri koruyarak, 3 grup halinde intikal etmeleri,

-İHA ile takip edilen grupta bulunan ve olaydan sağ kurtulan mağdur tanıklar Servet Encü, Hacı Encü ve Davut Encü'nün beyanlarından da anlaşılacağı üzere grubun aydınlatma ve diğer topçu atışlarından, İHA'nın bölgede bulunduğundan ve kendilerini izlediğindan haberdar olmalarına rağmen grubun intikaline devam etmesi,

-Mağdur tanıkların beyanlarından da anlaşılacağı üzere grubun sınır hattına gelmesini müteakip durum hakkında bilgi edinmek için gruptaki bazı kişilerin telefonla ailelerinden sormaları üzerine, ailelerin askerlerin geçiş güzergahlarını kapattığına dair bilgi vermelerine, Gülyazı'da konuşlu topçu bataryasından sınır hattına topçu atışları yapılmasına rağmen özellikle gruba bilgi veren kişiler başta olmak üzere sınır hattına yakın köylerde ikamet edenlerin ve "Aralık 2011 Yıldız Operasyonu" kapsamında operasyonda görevlendirilen ve akrabalarından grupta bulunan korucuların güvenlik güçlerine veya kamu idarelerine kaçağa gidenler olduğuna dair bilgi iletmemeleri,

-İHA ile takip edilen grubun öndeki parçasının sınır hattının yaklaşık sıfır noktasına gelip beklemeye başlaması, diğer parçaların da aralarındaki mesafeyi muhafaza ederek daha güneydeki bölgelerde beklemeleri, grubun toplum uzunluğunun bin 150 metre olması, sınır hattındaki gruptan iki kişinin daha yüksek bölgelere çıkarak keşif, koordine ya da muhabere yaptıkları şeklinde yorumlanabilecek davranışlarda bulunmaları, grupların sınırı geçmeksizin bekledikleri süreçte gruplar arasında gidiş-gelişlerin yaşanması,

-İHA ile takip edilen grubun sınırdan içeri girmesi halinde arazide dağılarak, gece şartlarında İHA takibinden kurtulup, değişik istikametlere yönelmeleri, İHA'nın kontrol edemediği arazi parçalarında başkaca terörist unsurlarla koordine kurup, saldırıda bulunma riskinin mevcudiyeti, daha önce yaşanan ve 6 personelin şehit edildiği, 17'sinin yaralandığı Hantepe, 9 personelin şehit edildiği ve 14'ünün yaralandığı Gediktepe, 12 personelin şehit edildiği, 17'sinin yaralandığı, 8'inin kaçırıldığı Dağlıca, 17 personelin şehit edildiği, 21 personelin yaralandığı Aktütün gibi askeri birliklere yapılan saldırılardan elde edilen tecrübeler birlikte değerlendirildiğinde, grup hakkında en kısa zamanda bir karar alınıp uygulanmasının zorunlu olması, bölgeden sorumlu birlik komutanlıklarının ve sıralı üst komutanlıkların olay anında durumu netleştirebilecek tüm imkanları kullanmış olmaları,

-Şüphelilerin beyan ettikleri gibi, terörist olarak değerlendirilen grubun büyüklüğü, Irak'ın kuzeyinde bulunması, arazide kuzey-güney istikametinde bin 150 metre derinliğinde gruplar halinde yayılmış olması, gece şartlarında sınır ötesi bölgeye helikopterle veya yaya birlik gönderilmesinin personel zayiatı dahil pek çok riski beraberinde getirmesi, grubun derinliğinin fazla olması nedeniyle sadece öndeki grubun etkisiz hale getirilmesinin etkin bir mücadele yöntemi olmaması nedenleriyle, hava taarruzuyla müdahalenin en etkin yöntem olduğunun düşünülmesi."

Kararda, bunların birlikte değerlendirildiği ifade edilerek, "TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları kapsamında görev icra eden TSK personelinin görev gereklerini yerine getirirken, İHA ile takip edilen ve sonradan kaçakçı olduğu anlaşılan grubu bölücü terör örgütü mensupları olarak değerlendirme yaparken, yukarıda açıklanan sebeplerle kaçınılamayacak bir hataya düştükleri sonucuna ulaşılmıştır" tespitinde bulunuldu.

Kanun hükmünü ya da yetkili mercilerce verilip, yerine getirilmesi zorunlu bir emri uygulayanların, koşulların gerekliliği hususunda kaçınılmaz hataya düşmeleri halinde ceza hukuku kapsamındaki sorumluluklarının incelendiği kaydedilen kararda, TCK'nın, "Kanunun hükmü ve amirin emri" başlıklı 24. maddesinde, kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmeyeceği ve yetkili merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayanların sorumlu olmayacağının düzenlendiğine işaret edildi.

TCK'nın "Hata" başlıklı 30. maddesinde, ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağının ve işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılmayacağının düzenlendiği hatırlatılan kararda, "Belirtilen kanun maddeleri de göz önüne alındığında, gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davasını açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldığından, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir" ifadesi kullanıldı.

-İtiraz hakkı bulunuyor

Olayla ilgili ilk soruşturma Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılmıştı. Başsavcılık, soruşturmada görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığına göndermişti.

Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu uyarınca mağdurların, takipsizlik kararına itiraz için 15 gün içinde en yakın askeri mahkeme olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesine başvurması gerekiyor.

Mahkeme, mağdurların şikayetini yerinde görürse Genelkurmay Askeri Savcılığının takipsizlik kararını kaldırabilecek.

Takipsizlik kararının kaldırılması halinde savcılığın soruşturma yapmaksızın iddianame hazırlayarak dava açması gerekiyor.

İtirazın reddedilmesi durumunda, kamu davası ancak yeni olaylara ve yeni delillere dayanılarak açılabiliyor.

HABERLER

Güncelleme Tarihi: 07 Ocak 2014, 16:28
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER