HDP, 'Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonu' istedi

HDP, 'Tarihsel Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonu' için verdiği Kanun Teklifinde, ağır insan hakları ihllalerinin tüm boyutlarıyla araştırılmasını; kurulacak Komisyonun Ankara dışında da çalışabilmesini, gizli arşivleri inceleyebilmesini istedi.

HDP, 'Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonu' istedi
 HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, 'Tarihsel Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonu' kurulması için Kanun Teklifi verdi. 

Teklifte, "İnsanlık açısından büyük acılar ortaya çıkaran İmparatorluklar yerine ikame olan ulus devlet modelinin de toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlara çözüm getirmediği, var olan pek çok sorun alanında çözümsüzlüğü derinleştirdiği görülmektedir. Bu geçişin yaşandığı tüm ülkelerde toplumsal çoğulculuk, ulus kavramı üzerinden değerlendirilerek çok çeşitli politikalara tabi tutulmuştur. Ulus Devlet ve toplumun çelişkileri üzerinden siyasi gerilimler yaşanan devletlerde, toplumlar açısından büyük travmalar gerçekleşmiş ve bu travmalar demokrasi üzerinde büyük tahribatlara yol açmıştır" denildi.

İKİ KESKİN DÖNÜŞÜM

Ulus devletin kuruluş aşamasında, Osmanlı toplumunun birçok düşünce kategorisinden etkilendiğine değinilen teklifte, devamla şunlar kaydedildi: "Bu anlayışların ayrışması ve gelişmesi ile Türkiye Cumhuriyetini var eden yapı incelendiğinde gerek dünya örnekleri açısından gerekse de Milli Mücadele döneminde kültürel kimlikler arasında bağıtlanan anlayış açısından iki keskin dönüşüm yaşandığı bilinen bir gerçektir. Söz konusu birinci gerçek, ulus devlet inşasında Türkiye Cumhuriyeti örneğinin halk merkezli bir dönüşüm yaşamak yerine katı bürokratik sınıfın elinde bir dönüşüm yaşamasıdır. Bu gerçeklik; verili bürokratların bilgi yapılarını oluşturan siyasal düşüncelerin pratiğe yansıması niteliğinde bir ulus devlet ortaya çıkarmıştır. Bu ulus devlet, Fransa örneğinde görüldüğü gibi pozitivist ve katı merkeziyetçi bir anlayışı, Alman idealizmini temeline almıştır. Bu esinlenme, elitist dar bir kadronun Türkiye Cumhuriyeti Devletini şekillendirmesine yol açmıştır. Bu şekillendirme üstten dayatmacı bir anlayışla demokrasiyi ve özgürlükleri geri plana atan bir yöneten-yönetilen ilişkisi ortaya çıkarmıştır. 
İkinci gerçeklik ise, Milli Mücadele döneminde toplumsal kültür grupları arasında etkin bir şekilde sürdürülen mücadele ruhunun altyapısının ulus devlet kurulduktan sonra kayda alınmamasıdır. Milli Mücadele döneminde modern Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan Kürt Halkına ve dönemin Kürt kurum ve sözcülerine yönelik verilen sözler ve ortaya konan yaklaşımlar, demokratik bir ülkede, adem-i merkeziyetçi bir anlayışla beraber yaşanacağı içeriğine sahipti. Bu noktada çokça örnek bulunmaktadır. Erzurum Kongresi’nin Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasındaki yeri ve önemi bilinmektedir. Bu kongrenin sonuç bildirgesinin 1.maddesinde Türklerin ve Kürtlerin 'saadette ve felakette ortak' oldukları tespit edildikten sonra 'Gelecek hakkındaki hedefleri aynıdır ilkesi benimsenmiş, 6.maddesinde ise Kürtlerin tarihi, ırki, dini haklarına saygı gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine öncesinde Amasya Tamimi ile ön hazırlığı ve ruhu inşa edilen 1921 Anayasası Milli Mücadele döneminde çıkarılarak Cumhuriyetin temel taşlarından biri döşenmiştir. 1 Mart 1921 Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) görüşmeleri sırasında M. Kemal Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı değerlendirme ciddi bir değerlendirmeye tabi tutulması gereken metindir. M. Kemal, günümüzde Yeni Anayasa yazım sürecinin tartışma konularından birine açıklık getirmiştir. Mustafa Kemal 'Türkiye halkı' kavramına ilişkin olarak; 'Efendiler, Türkiye halkı ırkken ve dinen ve harsen birlik halinde birbirine karşı karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir sosyal topluluktur. Bu toplulukta etnik haklar ve yöresel koşullara saygı iç siyasetimizin esaslı noktalarındandır' demiştir."

'TÜRKİYE SİYASİ TARİHİ: HAK İHLALİ, TOPLU ÖLDÜRMELER, YERİNDEN EDİLMELER'

1923’te Kürtlerin ve geleneksel İslam’ın reddi ile Şeyh Sait İsyanı'nın çıktığına dikkat çeken Buldan ve Baluken, bu isyan sonrası ilk OHAL yasalarının yürürlüğe konarak özgürlüklerin önünün kesildiğini, eşitsizlik ve adaletsizliğin beslendiğini ifade etti.
Türkiye siyasi tarihinin tümünde belirli insan hak ihlalleri, yerinden edilmeler, toplu öldürmeler ve nüfus politikalarının yaşandığına vurgu yapılan teklifte, 12 Eylül askeri darbesine de değinildi.
Son otuz yılda, Kürt sorununun çözümünde silahların merkeze alınmasının acı bir tabloyu ortaya çıkardığını kaydeden Buldan ve Baluken, şunları ifade etti: "Bu acı tablonun bir tarafında yitirilen 40.000 yurttaş varken, diğer tarafında on binlerce faili meçhul, köy yakmalar, kayıp kız çocukları trajedisi, yerinden edilmeler gibi insan hakkı ihlali vardır. Tarihsel olarak değerlendirilmesi gereken ve siyasal parametrelerinin anlatıldığı Kürt Meselesi’nin çözümsüzlüğünün ve Türkiye’deki süreklileştirilmiş olağanüstü hal rejiminin getirdiği çatışmalı sürecin otuz yılı aşkın tecrübesi göstermektedir ki; bu tarz askeri bir yaklaşım tüm taraflara ve Türkiye toplumunun tümüne kaybettirmektedir. Fakat silahların konjonktürel olarak sustuğu kısa zaman aralıklarında yaşanan tecrübeler bile demokratik siyasi çözümün tüm taraflara, Türkiye toplumuna, Türkiye demokrasisine kazandırmaktadır. Bu kazanç, Türkiye’de tarihsel sorunlar olan devlet-toplum ilişkisini daha meşruiyete/rızaya dayalı bir düzeye çekecek, kültürel kimliklerin bir arada beraberce yaşamasını sağlayacak, demokrasinin gelişmesine katkıda bulunacak ve son olarak devletlerarası sistemde Türkiye Cumhuriyetini ekonomik ve politik anlamda daha ileriye taşıyacaktır."

'MECLİS AKTİF ÇALIŞMA YÜRÜTMELİ'

Gerek yeni bir uzlaşı gerekse de geleceğin inşası konusunda Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmenin kritik bir noktada olduğunun belirtildiği Kanun Teklifinde, "TBMM’nin aktif bir çalışma yürütmesi hem devlet ve toplum arasındaki siyasi gerilime evrensel normlar düzeyinde bir çözüm bulması hem de bölgesel ve küresel dengeleri etkileyen bir mekanizmanın ortaya çıkması açısından elzemdir" denildi.
HDP'nin Kanun Teklifinin Amaç ve Kapsam bölümünde şu ifadeler yer aldı: "Bu Kanunun amacı; 1980 askeri darbesine giden siyasi tarih zeminini de kapsayacak şekilde, yakın dönem siyasi tarih başlangıcından başlayarak komisyonun görev yaptığı yıllar müddetince işlenen ağır insan hakları ihlallerini, şiddet fiillerini (işkence, kayıplar, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, zorunlu göçe tabi tutma, toplu öldürmeler, kontra gerilla faaliyetleri, insanlığa karşı suçlar, soykırım suçları) ve bu durumları ortaya çıkaran sebepleri ile sonuçlarını tüm boyutları ile araştırmak, incelemek ve bu konularda başvuruları incelemek, bu fiil ve durumları ilgilendiren kanun tasarı ve tekliflerini önermek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Tarihsel Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonunun kuruluş, görev, yetki, çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir."
Komisyonun Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerden iki üyeden ve bağımsız milletvekillerinden toplam iki üyeden oluşması, her partinin üyelerini bir kadın, bir erkek olarak seçmek durumunda olması önerildi.
Komisyonda salt çoğunluğun oyu ile; ülke genelinde en az 20 ilde örgütlü olan ve siyasi tarih ile insan hakları alanında çalışmalarda bulunan sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve uzmanlar arasından her komisyon üyesinin önereceği bir kişi, komisyon bünyesinde çalışmak üzere görevlendirileceği belirtildi.

KOMİSYONUN GÖREVLERİ

Tarihsel Hakikatler ve Yüzleşme Komisyonunun görevleri ise şöyle sıralandı:
"1980 askeri darbesine giden siyasi tarih zeminini de kapsayacak şekilde, yakın dönem siyasi tarih başlangıcından başlayarak komisyonun görev yaptığı yıllar müddetince işlenen ağır insan hakları ihlallerini, şiddet fiillerini (işkence, kayıplar, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, zorunlu göçe tabi tutma, toplu öldürmeler, kontra gerilla faaliyetleri, insanlığa karşı suçlar) ve bu kapsamda gerçekleşen muhtelif olay ile olguları ve bu durumları ortaya çıkaran sebepleri ile sonuçları araştırarak, aydınlatılmasını sağlamak.
Mağdur ve faillerin hem bireysel hem de topluluk olarak başvurularını incelemek.
Tarihsel Hakikatleri ve Yüzleşmeyi sağlama noktasında atılan adımları kamuoyuyla paylaşmak, materyaller araştırmak, yayınlamak, raporlar hazırlamak. Gerektiğinde kamuya ait olan TV kanalları ve radyolar aracılığı ile yayın yapmak.
Yaşanan şiddet fiillerinin sebeplerini inceleyerek yeniden yaşanmasını engellemek için yasal düzenlemeler önermek, tarihsel hakikatleri ortaya çıkarmak, Savcılık makamını harekete geçirmek.
Tarihselliği olan sosyal, ekonomik ve siyasi içerikli olgu veya problemlerin ulusal, bölgesel ve küresel çözümünde aktif rol almak, bunun rolün gerçekleştirilmesi amaçlı görüşmeler yapmak."

'ANKARA DIŞINDA ÇALIŞABİLİR, TÜM ARŞİVLERİ İNCELEYEBİLİR'

Teklifte, Komisyonun, görev alanıyla ilgili faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının çalışmalarından yararlanabileceği ve Ankara dışında da çalışabileceği kaydedilirken; devlete ait gizli ya da açık tüm arşivlerde inceleme yapabileceği de ifade edildi.

Güncelleme Tarihi: 14 Ocak 2015, 17:33
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER