KCK: AKP hükümeti işlevini kaybetti

KCK Yürütme Konseyi 3-10 Mart tarihleri arasında yaptığı Yürütme Konseyi toplantısının deklarasyonunu yayınladı.

KCK: AKP hükümeti işlevini kaybetti
 CK'nin yürütme konseyi toplantısının deklarasyonunu yayınladı. 3-10 Mart tarihleri arasında yapılan toplantının deklarasyonunda AKP hükümetinin şu anda siyasal zeminini yitirip, işlevini kaybettiğini belirten KCK Yürütme Konseyi ”Dış güçler her zaman olduğu gibi kendilerine bağlı ve çıkarlarına uygun bir politika izleyecek yeni bir iktidar blokunu Türkiye'de hükümet yapmak istemektedir. Ancak AKP iç ve dış siyasal zeminini ve toplumsal desteğini kaybederken, dış güçler ve onların Türkiye'deki uzantıları yeni bir iktidar bloku oluşturup kendi hegemonyalarını sağlama konusunda zorlanmaktadır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi yaptığı yazılı açıklamada,  Dünya, Türkiye ve bölgedeki siyasal gelişmelerin kapsamlıca değerlendirerek, aşağıdaki deklarasyonu Türkiye halklarına ve devrimci güçlere sunma kararı aldığı belirtildi.

“Halklar dünyanın her yerinde ayağa kalkmaktadır. Özellikle Ortadoğu'da egemen güçler halklar üzerindeki kontrollerini kaybetmiş bulunmaktadır. Toplumlar binlerce yıllık devletçi sistemin baskısından kurtulmak istemektedir. Eski hegemon güçler yıkılırken, halklar yeni hegemonya kurmak isteyenlere izin vermemektedir” denilen KCK Yürütme Konseyi Deklarasyonunda, devletin ilk ortaya çıktığı yerde devletçi sistemin krizinin yaşandığını belirtti.

‘ULUS DEVLETİN YÜKÜ ÇEKİLMEZ HALE GELDİ’

Son iki yüzyılda Ortadoğu’ya giren kapitalist modernitenin sorunları daha ağırlaştırdığı belirtilen deklarasyonda, “Ulus-devlet toplumların sırtındaki yükü çekilmez hale getirmiştir. Devletçi sistem ortaya çıktığı yerde kriz yaşarken, bu krize kapitalist modernite sisteminin ve bölge gerici güçlerinin çare bulması mümkün değildir. Sorunları bu güçler çıkardığına göre, çözüm de bunları aşmakla sağlanacaktır” dendi.

Ortadoğu halklarının sömürücü ve baskıcı, devletçi sisteme karşı ayağa kalktığı da belirtilen KCK Yürütme Konseyi Deklarasyonda şöyle dendi: ”Dış güçler artık kendi çıkarlarını karşılamayan bu işbirlikçilere sırt çevirmekte, halkların isyanlarını yönlendirip kendi çıkarlarını temsil edecek yeni işbirlikçileri iktidara getirmek istemektedir. Ancak halklar ve demokratik güçler kapitalist modernist güçlerin bu planını kabul etmemektedir. Bu ortamda demokrasi güçleri yeterince etkin olmayınca, yüzüne İslam maskesi takmış ve bölge halklarının kültürünü ve inancını istismar eden çeşitli güçler bundan yararlanmaya çalışmaktadır. Devletçi sistemin kriz içine girdiği, ama demokrasi güçlerinin de gereken hamleyi gösterip inisiyatif alamadığı yerlerde ortaya bir kaos çıkmakta, bu da halklara acı çektirmektedir.

’40 YILLIK DİRENEN BİR HALK GERÇEKLİĞİ ORTADA’

Kürt Özgürlük Hareketi kırk yıllık mücadelesiyle özgürlüğü için direnmekte ısrar eden bir halk gerçekliği yaratmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi bu mücadelesini hem Kürtleri özgür ve demokratik yaşamına kavuşturmak, hem de Kürtlerin bulundukları ülkeleri demokratikleştirmek için yürütmektedir. Özellikle Türkiye'yi demokratikleştirmeyi mücadelesinin temel hedefi olarak görmüş, buna göre hareket etmiştir. Çünkü bu hareket Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünün birbirinden koparılmayacak kadar iç içe olduğunu söyleyen bir yaklaşıma sahiptir. Bu açıdan Türkiye'nin demokratikleşmesine hep duyarlı olmuş, bu sorumlulukla mücadelesini yürütmeyi ideolojik ve politik duruşunun gereği saymıştır.

Kürt Özgürlük Hareketi bu sorumluluğun gereği olarak yirmi yıldan fazladır Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için defalarca ateşkes ilan etmiştir. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için ondan fazla deklarasyon yayınlamış, çözüm projeleri sunmuştur. Türk devleti ve hükümetleri her defasında bu adımları zayıflık belirtisi ve taktik yaklaşım olarak görüp hiçbir karşılık vermese de, Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi Kürt sorununun siyasal demokratik çözümü temelinde Türkiye'nin demokratikleşmesinde ısrar etmiştir.

Çünkü böyle bir çözümün halkların çıkarına olduğuna inanmıştır. Kürt sorununun çözümsüzlüğünden dış güçlerin yararlandığını, bundan da başta Kürtler ve Türkler olmak üzere tüm Türkiye halklarının zarar gördüğünü her zaman vurgulamıştır. Bu nedenle çözüm ve demokratikleşme zemini ve umudu gördüğü her fırsatta Türkiye'nin demokratikleşmesi için adımlar atmayı halklara karşı sorumluluğunun gereği saymıştır.”

Kürt halkının özgürlük mücadelesinin Kürt gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıp, Kürt sorununun çözümünü, Türkiye halklarının önüne koyduğu gibi, Türkiye’deki devrimci, demokrasi güçlerinin onlarca yıldır büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesini de Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için gereken toplumsal ve siyasal zemini ortaya koyduğuna da dikkat çekti.

‘KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ TÜRKİYE HALKLARINA DA ZARAR VERİR’

Türkiye’nin demokratikleşmemesinin ve Kürt sorununun çözümsüz kalmasının sadece Kürtlere değil, tüm Türkiye halklarına zarar verdiği bilincinin Türkiye toplumunda önemli düzeyde geliştiğini belirten KCK Yürütme Konseyi, “Bu anlayış ve yaklaşımla hareket eden Kürt Halk Önderi, 2012 yılı sonunda yeni bir demokratikleşme ve barış hamlesi başlatma kararı almıştır. Ortadoğu'da kaosun hakim olduğu, halkların bu kaos içinde umutsuzluk ve acıyla kıvrandığı ortamda bu demokratikleştirme hamlesiyle Türkiye'yi bölgeye örnek bir ülke haline getirmek istemiştir. Türkiye demokratikleşerek başta Kürt sorunu olmak üzere içerideki tüm sorunların çözümüyle örnek bir ülke haline gelip bölgedeki tüm sorunların çözümüne de öncülük yapabilecektir.

Önder Apo böylesi tarihsel bir sorumlulukla 2013 yılı Newrozu’nda iki milyondan fazla insanın önünde Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun demokratikleşme manifestosunu ilan etmiş, 2012 yılının son aylarından itibaren fiilen yürürlükte olan çatışmasızlığı resmileştirmiştir. Gerilla güçlerine Türkiye dışına çıkma çağrısı yaparak dev bir adım atıp demokratik çözüm için güçlü bir zemin yaratmıştır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi şu önerilerde bulundu:

*Farklılıkları tekleştiren ve asimile eden her türlü anlayış ortadan kaldırılarak Türkiye'deki tüm farklı etnik, dinsel ve sosyal toplulukların tam düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüyle kendi kendilerini demokratik ve özgür yönetmelerini sağlamak. 

*Kadın erkek farklılığına dayalı eşitliğin kabul edilerek toplumsal cinsiyetçiliği tümden ortadan kaldırıp kadın özgürlüğüne dayalı bir özgürlük anlayışı ve ahlaki politik toplum gerçeğini ortaya çıkarmak.

*Egemen sınıflar tarafından yıkılan adalet ve eşitlik anlayışının yarattığı tüm tahribatları gidererek toplumsal adalet ve eşitliği sağlayacak hukuku toplumsal ahlakı temel alarak yeniden yaratmak. 

*Baskıcı, sömürücü, hegemonik güçlerin toplumlar üzerindeki hakimiyetini kurmak için zindanlara doldurdukları tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını sağlamak. 

*Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurularak Mustafa Suphi'lerin katledilmesi, Şeyh Sait ve Seyit Rıza'nın idamıyla sonuçlanan saldırılar başta olmak üzere bugüne kadarki tüm siyasi cinayetler ve darbeleri araştırarak gerçekleri açığa çıkarma temelinde toplumsal barışın sağlamak.

*Halkın demokrasi ve özgürlük mücadelesini bastırmak için kurulmuş tüm sivil ya da resmi özel savaş kurumlarının dağıtılması; terörle mücadele altında oluşturulmuş özel birlikleri ve koruculuğu lağvederek toplumların iradesi, örgütlenmesi ve özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırmak.

*Kürt halkının ve Alevi toplumunun sorunları başta olmak üzere, tüm etnik ve inanç topluluklarının gerçek demokratikleşme içinde haklarına kavuşmalarını sağlayacak bir programın oluşturulmasını ilkesel olarak Türkiye halklarına deklare etmek. Bu tür sorunların çözümü için Kürtler ve Alevilerle diğer etnik ve dinsel toplulukların temsilcilerini muhatap alarak müzakere temelinde ve demokratik zihniyetle sorunları demokratik çözüme kavuşturmak.

*Eğitimin tüm farklı dil ve lehçelerin ihtiyaçlarını da karşılayacak biçimde bilimsel demokratik temelde yeniden yapılandırılması.

*Sağlığın toplumcu anlayışla demokratik temelde yeniden yapılandırılması ve tüm sağlık hizmetlerin karşılık beklenmeden gerçekleştirilmesi. 

*Ekonomik alanı da toplumsal ve siyasal alan gibi demokratik toplumcu karaktere kavuşturmak. Hem topluluklar ekonomisinin hem özel işletmelerin oluşturduğu ekonomik faaliyetlerin tam şeffaf olması temelinde toplumun en demokratik yaşam alanı olan ekonomik alanı toplumun çıkarlarını koruyacak biçimde anayasal ve yasal güvenceye kavuşturmak. Ekonominin ekolojik ilkelere uyması zorunluluğunu ilkesel olarak kabul etmek.

*Ekonomik alanda tekelciliğin tamamen önüne geçecek yasaları çıkarmak.

*Emekçilerin örgütlenme ve sendikalaşma özgürlüğünü tam sağlamak.

KCK Yürütme Konseyi açıklamasında, bu çerçevede tüm farklı toplulukların özgünlüğünün ve özgürlüğünün kabul edildiği ve bireysel demokratik hakların güvenceye kavuşturulduğu radikal demokratik bir anayasa yapılarak devletin yeniden yapılandırılması için mücadele çağrısı yapıldı. 

Güncelleme Tarihi: 15 Mart 2014, 23:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER