‘ANLAMADAN YORUMLANMAMALI’

HABER: Ahmet beşenk Son günlerin ana gündem maddesi bilindiği üzere başkanlık sistemi ve dövizdeki artışlardı. Bu önemli iki ana gündem maddesini ASKON Diyarbakır şube başkanı Aydın Altaç’a sorduk. İşte o röportajdan bazı başlıklar:

‘ANLAMADAN YORUMLANMAMALI’

 BEŞENK: Başkanlık sistemi birçok kesim tarafından çok net anlaşılmış değil. Başkanlık sistemini biraz tanımlarmısınız?   

 

ALTAÇ: Başkanlık sistemi en basit tanımı ile yönetim şekillerindendir. Bildiğimiz gibi ülkelerin yönetim şekillerine göre sistemler tanımlanır. Hali hazırda ülkemizde yönetim şekli parlamenterizimdir. Bu nedenle de sistemi tanımlarken parlamento hemen ön plana çıkar. Bu gün üzerinde tartışılan ve muhtemelen 1-2 gün içerisinde parlamentoda görüşülecek olan partili Cumhurbaşkanlığı şekilde somutlaşan sistem ile yeni bir yönetim anlayışı ile tanışmış olacağız. Aslında bu sistemi Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren biliyoruz. Yani cumhuriyetin ilk yıllarında itibaren ülke yönetiminde görev alan Cumhurbaşkanların CHP ile fiili ve organik bağı devam etmiştir. 1960 Anayasası ile bu durum daha net tanımlanmış ve Cumhurbaşkanlarının parti ile bağının olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu gün itibariyle parlamentoda görüşülecek olan değişiklik teklifi ile yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olabilmesinin önü açılıyor. Ayrıca yürütme ve yasama organlarının bağı kesilmiş olarak birbirlerine karşı denge-fren sistemini içerecek şekilde yeni anlayışı uygulamasını göreceğiz. Ülkemize hayırlı olmasını ve parlamenter sisteminin ülkemizde yarattığı olumsuzlukları gidermesini temenni ederim.

 

BEŞENK: Başkanlık sisteminin Ülke ve bölgemize yararları nelerdir?   

 

ALTAÇ: Başkanlık sistemi, parlamenterizimden çok net şekilde ayrılmaktadır. Parlamenterizimde yürütme ve yasama birbirinden ayrı olmakla birlikte fiiliyatta çoğunluk partisi hükümeti yani yürütmeyi oluşturduğu için yasama ve yürütmenin birbirine karşı fren/denge unsuru olmaktan çok birbirini destekleyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Hele, hele gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise yasama ve yürütmenin tam uyumu olarak uygulamada görmekteyiz. Bu nedenle muhalefetin de etkili olamadığı veya denetlemeyi başaramadığı çokça durumlar yaşanmaktadır. Başkanlık sisteminde ise yasama ve yürütme çok net şekilde birbirinden ayrılmış, yürütmenin her istediğini yapabilme gücünü bulamadığı, birbirine karşı bağımsız hareket edebildikleri, dayanışmadan çok denetleme görevlerini ifa ettikleri sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle parlamentoda görüşülecek ve referandumda milletin kararı ile uygulamaya konulacak olan bu yeni sistem ile ülke sorunlarının dengeli bir sistemde tartışılmasını, sorunların çözümü hususunda fikir ve düşüncelerin dile getirildiği, yürütme ve yasamanın birbirine karşı etkili olabildikleri bir anlayışı göreceğiz. Bu yeni anlayışın daha verimli ve kalıcı çözümler getireceğini düşünüyorum. Zira ilk kez yürütmenin karşısında yasama organı ve aynı şekilde yasama organı karşısında da yürütmenin gücünü göstermek isteyeceği zemini görmüş olacağız.

                     

BEŞENK: Döviz kurlarındaki bu artışları neye bağlıyorsunuz?                       

 

ALTAÇ: Ülkemizdeki sistem ve yönetim problemleri kadar önemli bir konudur. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmelerinin önündeki en önemli engellerden birisi de yabancı paralardan kaynaklı enflasyon baskısı be yerel paraların değer kaybetmesi olayıdır.  Türkiye'de gereke 90'lı yıllarda ve gerekse 2000'li yıllarda çok büyük devalüasyonu yaşamış be diğer dönemlerde de sürekli şekilde yatırım aracı olarak görülen yabancı para baskısını sürekli şekilde hissetmişiz. Bu gün yine aynı baskıyı ciddi oranda hissediyoruz. Bu baskı aslında tedip aracı olarak ta kullanılmaktadır. Yani küresel aktörlerin gelişmekte olan ülkelere karşı bir yaptırımı saplamanın aracı olarak ta kullanılmaktadır. Şu an itibariyle bahsettiğim duruma yakın bir süreci yaşamaktayız. Türkiye'nin gerek Ortadoğu ve gerekse Dünya genelindeki siyasi anlayışı ve müdahaleci tavrı nedeniyle sürekli baskılanmaya çalışıldığını biliyoruz. Bu anlamda Gezi Olayları ile başlayan 17-25 aralı ile devam eden, özellikle bizim bölgede yoğun olarak yaşadığımız çukur ve barikat olayları ve son olarak ta 15 temmuz ile zirve yapan süreçte de Türkiye'nin siyasetine, ekonomisine ve milli iradesine yönelik müdahale girişimlerine tanık olduk.

 

BEŞENK: Cumhurbaşkanının TL cinsine dönüş düşüncesinin kazanımları nelerdir?                       

 

ALTAÇ: Geçmiş tüm olay ve gelişmelerde beklediğini bulamayanlar bu kez hükümetler için en riskli alan olan ekonomik baskı ve ekonomik istikrarsızlık üzerinden Türkiye'yi tedip edip, istediğini uygulama kastı ile yabancı paralar üzerinden baskı oluşturmaya gayret göstermeye çalıştıklarını düşünüyorum. Hepimizin bilmesi gereken önemli hususlardan bir tanesi yabancı paraların yatırım aracı olamayacağıdır. Bu nedenle yabancı para stok ederek milli para üzerinde baskı oluşmasının zeminini bu ülke vatandaşları olarak bizlerin kırması gerekiyor. Bunu başarabilirsek yani milli paramıza dönersek durup dururken yabancı paranın milli paraya karşı değer kazanmasının önünü kesmiş olacağız. Bir diğer kazanım ise yabancı paranın yatırım aracı olarak değerlendirilmesi neticesinde toplumun az bir kesimin yabancı paradan sağladıkları rantı önleyerek 79 milyon vatandaşımıza gerekli kazanımın önünü açmış olacağız. Tüm bu kazanımların yanında yatırım ve istihdama dönüşecek olan paralarla ülkemizin hızlı kalkınmasına katkı sağlamış olacağız.

Güncelleme Tarihi: 12 Aralık 2016, 15:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER