HDP'li Tuncel: Süreci zora sokacak adımlar atılıyor!

HDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel çözüm sürecini değerlendirdi

HDP'li Tuncel: Süreci zora sokacak adımlar atılıyor!
 Çözüm sürecinde gelinen noktayı değerlendiren Sebahat Tuncel, hükumetin süreci kalıcı barışa evriltecek somut adımlar atmadığını söyledi.


Söylemlerle adım atılacağını söyleyen hükumetin pratikte bir adım atmadığını dile getiren Tuncel, yaşanan sıkıntıların sorunları derinleştirdiğini ifade etti.

Ortadoğu'da yaşananalrın süreci yakından ilgilendirdiğini söyleyen milletvekili, Türkiye'nin adımlarını buna göre atması gerektiğini belirterek Türkiye'de yaşayan bütün halklara çağrı yaptı.

İşte Sebahat Tuncel'in İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a verdiği o röportaj...

-Çözüm süreci hangi aşamada, beklediğiniz somut adımlar atılıyor mu?

AKSİNE SÜRECİ ZORA SOKACAK ADIMLAR ATILIYOR


Bu süreç müzakere süreci olarak adlandırılıyordu, ancak bu süreçte hükumetin yapması gerekenler ne yazık ki henüz daha yapılmadı. Bu konuda bir irade beyanı var ama somut olarak bu süreci, müzakereleri ilerletecek, süreci kalıcı barışa evriltecek somut adımlar atılmadı. Aksine, bu süreci zora sokacak adımlar atılıyor. 

En son Kürtçe okullara yönelik yapılan saldırılar, öğrencilere ve velilerine yönelik yapılan saldırılar aslında bu sürecin ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu ifade ediyor. Çözüm dediğiniz şey Kürt halkı için, kendi anadilini konuşmak, kendi anadilinde eğitime gidebilmek, dil, kültür, kimlik haklarının Anayasal güvenceye kavuştuğu ve bunun artık sorun olmaktan çıktığı bir süreç olması gerekiyordu.

SÜREÇ İLERLEMİYOR DA, GERİLEMİYOR DA 

Eğer müzakereler zamanında yapılmış olsaydı şimdi bunları yaşamıyor olacaktık, bunlar yaşanmasaydı, sürecin hangi adımlarla ilerleyeceği tartışmaları olurdu. Bugün yaşadığımız bu sorun olmayacaktı. O yüzden süreç ilerliyor demek çok mümkün değil, gerilemiyor da, bir duraklama süreci içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz.

PRATİKTE BİR ŞEY YAPILDIĞI YOK 

Söylemlerde bir adım atılacağı dile getirilse de pratikte bir şey yapıldığı yok. Hasta mahkumlar süreci, müzakere sürecinden de bağımsız bir insani meseleydi ama dikkat ederseniz somut bir adım atılmadı. Hasta tutuklular hala cezaevlerinde. Bu pratik uygulamalara baktığınızda çözüm süreci konusunda hala insanların bir beklentisi olmakla birlikte, hükumetin hala adım atmaması şüphe uyandırmakta. Somut bir pratik adım atılmadığı sürece artık bu sürecin ilerleyip ilerlemeyeceği meselesine insanlar söylemlere inanmıyor.

Tepki olarak okulların yakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz peki?

YAŞANAN SIKINTILAR DERİNLEŞİYOR 

"Bu iş, karşılıklı kriz ve kaosa dönüştü. Bunlar yaşanmayabilirdi, sonuçta Kürt halkı Anadilde Eğitim talep ederken sadece Kürtçe değil, aynı zamanda diğer halkların dilinde de eğitim olabileceğini söylüyor. Ama bu uygulamalar yapılmadığı, okullar mühürlendiği zaman Anadilde çocuklarının eğitim görmesini isteyen velilere yapılan bu saldırı karşı tepkiyi doğuruyor. Bu çok ciddi bir sorun, bu konuda pekala bir eylem planı çıkarılabilirdi. Hükumet bu konuda birinci derecede sorumludur, Kürtler her yıl Anadilde Eğitim talep ediyor, bu müzakere sürecinde de temel konulardan birisi, dil, kültür, eğitim hakkıydı. Bu konuyu sürekli ertelemek sorunlar yaratıyor, sadece seçmeli ders olarak vermek, bunu bir plana kavuşturmamak yaşanan sıkıntıları derinleştiriyor.

Ekim ayında çözüm sürecine son şeklinin verileceği söylendi, neler olacak, bu son şekilde, kamuoyunun tepkisini çekecek, şaşırtacak adımlar olacak mı?

OLMASI GEREKENLER 

"Bu konuda heyetimizle yapılan görüşmeler var. Ama bu çalışmaların ne olduğunu henüz tam olarak biz de bilmiyoruz. Bu sadece Kürt hareketinin, HDP'nin sorunu değil aynı zamanda hükumetin sorumluluğu. Hükumetin, ne yapacağı, nasıl adım atacağı konusunda sorunun bütün taraflarıyla açık müzakere etmesi çözüm süreci açısından çok önemli.

Mecliste, müzakere sürecinin yasal güvenceye alınması konusunda bir yasa çıktı, o zaman CHP de buna destek verdi. Sürecin şeffaf ve sağlıklı ilerlemesi açısından önemli bir durumdu. Biz, bu süreç içerisinde ne olacağını çok bilmiyoruz ama olması gerekenleri bir kez daha söylemek gerekiyor;

-TMK'nın kaldırılması
-Yeni bir Anayasa için çalışmaların başlatılması
-Kürtlerin kendi kendine yönetme hakları ve dil, kültür haklarının yasal güvenceye kavuşturulması en önemli maddeler.

Ama benim gördüğüm kadarıyla, hükumet bunlara yoğunlaşmak yerine daha çok silahsızlanma meselesine yoğunlaşmış gibi görünüyor. Gerçekten silahların devre dışına çıkmasının koşulu, Kürt halkının beklentilerine cevap olacak adımların atılması ve onları ikna edecek güvencelerin verilmesidir. Bunlar olmadığı sürece diğer tartışmalar çok gerçekçi olmayacaktır.

Federasyon isteğiniz var mı somut adımların içerisinde?

DEMOKRATİK ÖZERKLİK TALEP EDİYORUZ 

Biz federasyondan çok, demokratik özerklik talep ediyoruz. Hemen böyle bir açıklamanın olacağını sanmıyorum. Sonuçta bu müzakerelerin başlaması, bazı yasal adımların atılması gerekir. Örneğin, siyasi katılımın önündeki engellerin kaldırılması, Türkiye'de düşünce, ifade, örgütlenme ve eylem özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesi, barajın kaldırılması, Anayasal adımların atılması gerekir. Tüm bunlar bir süreci ifade ediyor. Sadece paketle ifade edilebilecek bir durum değil, bütün bunların yapılması önümüzdeki dönemde nasıl bir hukuk oluştutulacağının da göstergesi olacak.

Öcalan'a dair bir beklentiniz var mı? Özgürlüğü, ya da ev hapsi gibi?

HALKIN TALEBİ ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

Halkın çok büyük bir kısmı Öcalan'ın özgürlüğünü istiyor. Halk, Sayın Öcalan şahsında aslında kendilerinin İmralı'da rehin tutulduğunu düşünüyor. Dolayısıyla gerçekten bu süreç kalıcı bir çözeüme kavuşacaksa, hükumetin bunu kendi önüne bir plan dahilinde getirmesi gerekir. Biz kadın heyeti olarak Şengal'den göç etmek zorunda kalanları ziyaret ettik, bölgesel yöntimle görüştük. Oradaki insanların da beklentisi bu. Mahmurdakiler, Kürt sorununa kalıcı bir çözüm sağlanmadan, Öcalan özgür kalmadfan bu srecin kalıcı olamayacağını söylediler. Bunun raporunu önümüzdeki günlerde yayınlayacağız. Bu meselenin artık Türkiye gündemine girmesi gerekiyor. Sayın Öcalan'ın özgürlüğünün önünü açacak bir konu olacaktı bu durum.Bunun planlaması nasıl olur, önce ev hapsi mi olur, yoksa hemen özgürlüğüne mi kavuşur, bunlar tartışılabilir ama nihayetinde halkın talebi, Sayın Öcalan'ın özgürlüğüdür.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ortadoğu'daki tek başarı hikayesi çözüm sürecidir" dedi. Katılıyor musunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz Ortadoğu'da yaşananları?

PKK ORTADOĞU DA TÜRKMENLERİ DE KORUYOR 

Ortadoğu'da yaşananları doğru değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'nin burada yürüttüğü politikanın, Türkiye'yi çok zora soktuğunun altını çizmek istiyorum. Hem Suriye, hem Irak politikası hükumeti bu çatışmanın bir ortağı haline getirmiştir. Özellikle IŞİD bağlamında yapılan tartışmalarda bizim hükumetimizin bir dahli yok diye ifade edilse de genel kanı şudur ki; IŞİD'in bu kadar büyümesine, bu kadar katliam yapmasına zemin sunan aslında Türkiye'nin de içinde olduğu Uluslararası güçlerin desteğidir.

IŞİD nasıl oldu da dünyanın en zengin örgütü haline geldi? IŞİD, Ortadoğu'daki bütün halklara (Kürtlere, Türkmenlere, Araplara, Alevilere, Süryanilere, Sünnilere...), kendisine biat etmeyen herkese yönelik bir avaş açmış durumda. Ve IŞİD'e karşı savaşan tek güç ise PKK. Bu, aslında şimdiye kadar PKK'yı terör örgütü kapsamı içine alan yaklaşımların ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha gösterdi. Çünkü PKK şu an sadece Kürtlerin değil, bütün Ortadoğu halklarının savunmasını yapan bir durumda. Bence bunun Türkiye tarafından da doğru değerlendirilmesi gerekiyor.

Çözüm sürecini nasıl etkiler bu durum?

GERÇEKTEN BARIŞ OLACAKSA 

Tabii ki bunun çözüm süreci ile de alakası var. Türkiye bir yandan "Kürt sorununu çözmek istiyorum" diye sürekli basında demeçler verirken, aynı zamanda yanıbaşındaki Suriye'deki, Irak'taki Kürtlee savaş açamaz, bu kabul edilebilir bir durum değildir. Gerçekten barış olacaksa, İran, Irak ve Suriye'de yaşayan Kürtler de bu barışa dahil olmalı.

AKP hükumetinin Ortadoğu politikasını değiştirerek, bu çeteci güçlerin yanında değil, barış için mücadele edenlerin yanında olması, onların yanında mücadele etmesi gerekir. Bu durum Türkiye'deki barış sürecini çok yakından ilgilendiriyor.

Beklediğiniz somut adımlar istediğiniz gibi olmazsa sürecin bitme ihtimali olur mu?

BU SAATTEN SONRA GERİ DÖNÜŞ OLMAZ 

"Bu saatten sonra bir geri dönüşün olacağını zannetmiyorum. Yaşanan koşullar ve süreç bize artık bu barışı zorunlu kılıyor. Bu barışı ne kadar erken gerçekleştirisek tahribat daha az olur. 30 yıldır yaşanan savaş çok şey kaybettirdi hepimize. Dolayısıyla yeni kayıpları kimsenin istediğini zannetmiyorum. Önemli olan bu süreci hızlandıracak mıyız yoksa uzatacak mıyız. Biz HDP olarak bu sürecin hızlanması gerektiğini, artık savaşla, çatışmayla insanlığın kaybedeceğini gördük. Bu savaşlarda en çok kadınlar ve çocuklar kaybediyor. Yapılması gereken şey bu süreci hızlandırmaktır, sürecin geriye gideceğini sanmıyorum. Siyasi iradenin, AKP hükumetinin, CHP'nin, HDP'nin bu konularda daha etkin adımlar atması gerekiyor

Son olarak Türkiye halklarına bir çağrı yapmak istiyorum;

BARIŞ ORTAMI YARATMAK HEPİMİZİN SORUMLULUĞU 

"Barış, kardeşlik, özgürlük ve adalet hepimizin talebi. Bunun için hep birlikte mücadele etmek, yaşanan savaşın, çatışmanın son bulması, gerçekten yeni ve demokratik Türkiye'yi birlikte inşaa etmek, Türkiye'de yaşayan bütün halkların kendisini özgür hissedecek bir ortamı yaratmak herkesin sorumluluğu.

Birlikteliği güçlendirmenin tek yolu, halkların, birlik, inanç özgürlüklerini tanıyarak yeni bir hukuk oluşturmaktır. Türkiye halklarının bu sürecin heba edilmemesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekir diye düşünüyorum.

İNTERNET HABER

Güncelleme Tarihi: 18 Eylül 2014, 19:22
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER