İki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından veya vücudun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla bardak, şişe veya boynuzla kan aldırma yöntemi olarak bilinen hacamat ve sülük tedavisinin birçok hastalığa iyi geldiğini belirten hacamatçı Mustafa Solgun, hacamatın psikolojik bir takım rahatsızlıklara da iyi geldiğini söyledi. Hacamatın derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı geniş bir bardak, kavanoz veya şişe ile oluşturulan emme gücüyle kanın çekilmesi şeklinde yapıldığını aktaran Solgun, özellikle ağrı, sızı veya hastalık olan organa yakın yerlere yapıldığını ifade etti. Modern tıp tarafından pek bilinen bir yöntem olmadığını kaydeden Solgun, vatandaşların bu tedavi yöntemine yoğun ilgi gösterdiğini dile getirdi. Solgun, "Peygamberimizin sağlıkla ilgili önerdiği sünnetlerinden biridir hacamat. Sebebi belli bir hastalığın tedavisi olmaktan ziyade, kan fazlalığının vücutta meydana getirdiği rahatsızlıkları gidermek için kullanılan bir tedavidir. Hacamatla alınan kan temiz kan değil; kirli, koyu, pıhtılaşmış, derinin altındaki uyuşuk kandır" dedi.

Hacamat sayesinde bağışıklık sisteminin güçlendiğini, vücudun direnç kazandığını, hastalıkların önlendiğini vurgulayan Solgun, "Hacamat sayesinde vücut zinde kalır, yenilenir. Hacamat olan insanın hemen kendisini daha zinde hissetmesinin nedeni budur. Vücuda canlılık ve enerji verdiğinden dolayı sık hacamat olan insanda yaşlanma gecikir. Hacamat ile vücuttan pis kanla beraber zararlı kan atılır. Ağrıları giderir. Bilhassa boyun tutulmaları, kulunç ağrıları ve kireçlenme ağrıları gibi... Bel ve boyun fıtığı durumlarında fıtık bölgesini rahatlatarak, ağrının azalmasını ve hatta kaybolmasını sağlar. Özellikle migren ağrılarına iyi gelir" diye konuştu.

Hacamat ve sülük tedavisinin 4 bin yıllık bir gelenek olduğunu belirten Solgun, 40 farklı hastalığa da çare olduğunu sözlerine ekledi.