Kan Davasının En Büyük Mağduru Kadın ve Çocuklar

Kan davaları nedeniyle eşi ölen veya cezaevine giren kadın, ekonomik özgürlüğü bulunmadığı için ailesinin geçimini temin etmeye çabalarken büyük zorluk yaşıyor Yetim kalan çocuklar ise baba sevgisinden mahrum bir ömür geçiriyor Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Bozkurt: "Kan davalarında asıl trajedi erkek öldükten sonra başlıyor''

Kan Davasının En Büyük Mağduru Kadın ve Çocuklar
Kan davasının en büyük mağdurunun kadın ve çocuklar olduğu belirtildi.

Son olarak Mardin'de yaşanan ve 2 anne ile 3 çocuğun hayatını kaybettiği saldırıyla gündeme gelen kan davaları, kadın ve çocukların yaşamını olumsuz etkiliyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde başta arazi anlaşmazlığı olmak üzere çeşitli nedenlerle başlayan kan davaları çok sayıda kişinin ölümüne yol açıp, büyük trajedilerin yaşanmasına neden oluyor. Yüzyıllardır kadın ve çocuklar kan davalarında hedef seçilmezken, son saldırıda kadın ve çocukların öldürülmesi bölgede büyük yankı uyandırdı.

Uzmanlar, saldırılara hedef olsun veya olmasın kadın ve çocukların, kan davalarının en büyük mağduru olduğunu düşünüyor.

Kan davasını yürütmek zorunda bırakılan erkekler düzenlenen saldırılarda öldürülürken veya suç işlediği için cezaevine düşerken, geride kalan dul kadın ve yetim çocuklar, çok zor bir yaşam sürdürüyor.

Yaşamı çok küçük bir alanla sınırlı olan ve ekonomik özgürlüğü olmayan kadın, bir anda evinin geçimini temin etmekle yükümlü hale gelirken başbaşa kaldığı sorunlarıyla çocuklarına hem annelik hem de babalık yapıyor.

"Kimse çocuğunu yetim bırakmasın"

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Hidayet Bozkurt, toplumsal ve dini değerler nedeniyle kadın ve çocuklara dokunulmadığını anımsatarak, yaşanan son olaylardan büyük üzüntü duyduğunu söyledi.

Kan davalarının yaşanmaması için büyük çaba gösterildiğini ancak buna rağmen hala cinayetlerin zaman zaman işlendiğini kaydeden Bozkurt, şöyle konuştu:

"Kan davalarında asıl trajedi erkek öldükten sonra başlıyor. Çocuklar babasız, kadınlar dul kalıyor. Babasını kaybeden çocuklar sevgiden ve şefkatten mahrum yetişiyor. Asıl travmalar da ondan sonra başlıyor. Kurum olarak bu tür vakalarda dışarıda kalan kadın ve çocukları mağdur etmiyoruz. Ekonomik ve sosyal destek sunuyoruz. Ancak bir evde babanın olmaması hiçbir ekonomik destekle telafi edilmeyecek problemlere yol açıyor. Kan davasında ölen kişinin çocukları babasız bir ömür yaşıyor."

"Kadınların önlerine hiç hesaplamadıkları roller çıkıyor"

Kamer Vakfı Başkanı Nebahat Akkoç ise bölgede başlayan yeni süreçle susan çatışmaların ardından kan davalarının gündeme geldiğini ifade ederek, bu olaylarda kadın ve çocukların da hedef seçildiğini söyledi. Bölgedeki kadınların pekçok sebeple şiddet yaşadığını ve namus cinayetlerinin kurbanı olduğunu anımsatan Akkoç, ancak son olaylara kadar kan davalarında kadınların ve çocukların öldürülmediğine vurgu yaptı.

Akkoç, kan davalarının toplumsal uzlaşma ve affetme kültüründeki eksiklik nedeniyle yaşandığını ifade ederek, şöyle dedi:

"Bu cinayetler 10 yıl önceki bir arazi kavgasının sebebi de olabilir. Kan davaları nedeniyle kadın açıkta, çocuk eğitimden uzak kalıyor. Kadınlar mağdur oluyor. Çünkü kadınlara çocukluklarından itibaren veya evlendikleri ilk dönemlerde dışarı çıkma, hayatın zorluklarıyla mücadele etme fırsatı tanınmıyor. Kadınların önlerine hiç hesaplamadıkları roller çıkıyor. Evin erkeği öldürüldüğü veya tutuklandığı için çocuklara bakmakla yükümlü hale geliyor. Bize başvuran kadınların tümünde bu var."

"Yerel kültürün de yozlaştığı bir sürece geldik"

"Kadın olduğu için yaşamın her alanında baskı altında olan kadınların bir de kan davasından kaçıyor olması korkunç geliyor" diyen Akkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü kan davalarında kadınlar öldürülmüyordu. Eskiden kan davasını kadın tülbentini yere atarak durdurabilirdi. Yerel kültürün de yozlaştığı bir sürece geldik. Değerlerin savrulduğu bir dönem yaşıyoruz. Yıllardır yaşadığımız, tanık olduğumuz o şiddet bize çok şey yaptı. Toz duman durulunca ne olduğumuz ortaya çıkacak. Hepimizin bir dolu yarası var. Köylerini boşaltanlar geri dönmek istiyor. Bu insanlar ne şehirlere alışabildiler ne de şehirler onları kabullendi. Her kentte bir iki kenar mahalle var. Kentte olmalarına rağmen onlardan köyde yaşıyormuş gibi yaşamaları ve davranmaları isteniyor."

-"'Bugüne kadar tanık olmadığımız hale geldi"

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Koordinaötürü Nahit Eren ise bölgede yüzyıllardır yaşanan kan davalarında çocukların hedef seçilmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, "Çocukların hedef seçilmesi kabul edilir değil. Bugüne kadar tanık olmadığımız hale geldi" ifadesini kullandı.

Kan davalarında en büyük mağdurun çocuklar olduğunu kaydeden Eren, "Bölgede yıllardır devam eden bu kan davaları maalesef çocukları vuruyor. Ölümlerin ne kadar basit olduğu görüldü. Devletin ve akademisyenlerin bunun nedenlerini araştırması gerekiyor" dedi.

HABERLER

Güncelleme Tarihi: 25 Eylül 2013, 12:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER